“İşçi Sınıfı Var Oldukça TKP’yi Yok Edemeyeceksiniz!"

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Sedat TANER Yoldaş:

“İşçi Sınıfı Var Oldukça TKP’yi Yok Edemeyeceksiniz!"

ATILIM: Partimizin 98. kuruluş yıl dönümü konusunda mesajınız nedir?

S.TANER Yoldaş: Öncelikle tüm yoldaşlarımızın ve işçi sınıfımızın nezdinde partimizin kuruluşunun 98. yıl dönümünü Merkez Komitemiz adına kutlamak isterim. Partimizin kuruluşu, kuruluş biçimi ve 98 yıldır parti tarihimizin dönüm noktaları aslında partili bakış açısıyla TC’nin tarihinin aynasıdır.

Kısaca tek bir tespitte bulunmak istiyorum ve bunun her şeyi anlatacağını düşünüyorum: TKP 10 Eylül 1920’de Türkiye’nin kuruluşuna devrimci ve komünist ideler ışığında müdahale edilmek için kurulmuştur, düşman onun için partimize sürekli saldırmıştır, onun için partimiz 97 yıldır yasaklıdır, ancak TKP kuruluş amaç ve ilkelerine bağlı kalarak bu ülkenin geleceğini biçimlendirecektir. Dostlarımızın buna inanmasını, düşmanlarımızın ise bunu bilmesini istiyoruz. Mustafa Suphi yoldaşın dediği gibi “işçi sınıfı var oldukça TKP’yi yok edemeyeceksiniz”. Bu cümlenin altını çok kalın bir çizgiyle çiziyorum. TKP kuruluştan beri sahip olduğu amaç ve ilkeleri ile vardır ve bu amaç ve ilkeleri yaşama geçirmek bugün bizlerin görevidir. Tüm yoldaşlarımıza, yandaşlarımıza ve çevremize bu görevi hatırlatmak ile sözlerime başlamak istiyorum.

ATILIM: 24 Haziran seçimlerinin sonuçları hakkında ne söylemek istersiniz?

S.TANER Yoldaş: Bu konuda çok fazla zaman kaybetmeyelim. Partimizin çeşitli yayınlarında bu konudaki görüşlerimizi ayrıntıları ile açıkladık. Ama özet olarak şunu ekleyelim: TC Devleti 2013 senesinde o dönem varolan hükümet ile bir bütünleşme süreci başlatmıştır, bu süreç 2015 Nisan ayından itibaren hazırlıkları tamamlanmış bir şekilde yürütülmeye başlanmıştır. 24 Haziran seçimleri 2015 Nisanından itibaren pratikte yürüyen sürecin doruk noktasıdır ve seçimlerde verilen oyların hiç bir değeri olmamıştır, bize göre seçim sonuçları elektronik ortamda hazırlanıp seçim akşamı servis edilmiştir. Bu konuda ATILIM’ın Haziran ve Temmuz sayılarında, Mehmet KADIRGA ve Tamer ADALI ikili imzasıyla yayınlanan “Yeni Bir Durum, Yeni Bir Dönem” yazılarının dikkatle okunmasını öneririm. Bir tek değerlendirme daha ekleyelim. CHP bizce açıklanandan çok daha fazla oy almıştır, ancak bu CHP’ye oy veren demokratların sinyalidir, değilse CHP’nin bu ülkede statükoyu ve devlet doktrinini değiştirecek hiç bir adım atmaya programlı olmadığının altını bir kez daha çizmek isterim.

ATILIM: Bu konuyu geçmeden bir ek soru yöneltmek isteriz. HDP’yi nasıl değerlendirirsiniz?

S.TANER Yoldaş: Bu konuda seçim akşamı açıklamamızda “bu seçimlerin tek kazananı HDP olmuştur” dedik. Ancak bu kitleler nezdinde propaganda amaçlı bir açıklamadır. Devrimci-demokratik kamuoyunu diri tutmak amaçlıydı. Çünkü AKP’nin açık ara kazanması ve MHP’nin beklenilenden fazla oy alması bir moral çöküntü yarattı. Ama HDP bizce bu seçimlerde daha fazla oy aldı, yine de kurgularında barajın altına düşürmemelerinin tek sebebi (isteselerdi düşürürlerdi), Kürt halkının tepkisini kontrol altında tutmak içindi ve “Kürt sorununu biz çözeriz” mesajıydı. HDP’nin seçimler öncesi ve sonrası izlediği hat devletin değişik biçimlerde HDP üzerinde “çalıştığını” gösteriyor.

ATILIM: Süreç sizce bundan sonra nasıl gelişecek. Ekonomi çöktü. Sınıf hareketinin önünde yeni olanaklar açılır mı?

S.TANER Yoldaş: Ekonomi seçimlerden çok önce çökmüştü. Seçimleri boşuna 1,5 yıl öne çekmediler. Krizi de henüz daha tam anlamıyla toplum olarak yaşamaya başlamadık. Ekonomik Kriz otomatikman sınıf hareketinin yükselmesini sağlamaz. Gerici ve faşist hareketlerin güçlenmesini ve gelişmesine de yol açar. Ve böyle bir programlama var gibi gözüküyor. Resmi ekonomi çöktü ama bu ülkenin bir de gayrı resmi ekonomisi var, o da çalışıyor. Bu krizi aşmak için hem kayıt dışı kaynakları kullanacaklar, aynı zamanda da bu kaynaklarla yoksul işçi ve emekçileri de besleyecekler. Yani her haneye yardımlara devam edecekler. Ama diğer yandan enflasyonun yükselmesi yani hayat pahalılığı karşısında yoksullaşma artacak, işverenler pazarlar daraldığı için üretimi kısacak, dolayısıyla işçi hakları kısıtlanacak ve işten çıkarmalar olacak, bir de TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesinden dolayı ülkede birçok ekonomik denge bozulacak ve bu enflasyonu daha da katlayacak. Biz “işsizliğe, pahalılığa, zamlara, yoksulluğa ve baskılara karşı” başlığı altında ulaşabildiğimiz tüm iş yerlerinde ve işçi yatağı semtlerde sınıfı örgütlemek için çalışmalıyız. Şu anda tüm yoldaşlarımızın, en geniş çevremizin ve parti temel örgütlerimizin yoğunlaşması gereken alan budur. Sınıf hareketinin önünde açılacak yeni olanaklar ancak o zaman komünist bir programa uyumlu halde geliştirilebilecektir.

ATILIM: Türkiye’nin savaşçı ve istilacı politikaları konusunda ne söylemek istersiniz? Ortadoğu ve özellikle Suriye’deki gelişmeler hakkında düşünceleriniz nedir?

S.TANER Yoldaş: Türkiye içinde bulunduğu ekonomik krizi ve siyasal dengesizlikleri savaşçı ve istilacı politikalar ile aşmaya çalışıyor. Egemenler başka çare göremiyorlar. Pazarlarını kalıcı olarak genişletmek istiyorlar. Ama işin temelinde TC’nin Türk-İslam Sentezine dayalı doktrini var. Yaşananlar salt Erdoğan’ın “Yeni Osmanlı” stratejileri ile açıklanamaz. Kimilerinin “derin devlet” olarak adlandırdıkları TC Devletinin stratejisi budur. ABD, NATO ve AB emperyalistleri ile yaşadıkları çelişkilerin nedeni de burada aranmalıdır. Ancak Türkiye tek başına bölgede istediği sonucu alamaz. O nedenle de ABD-NATO politikaları ile Rusya-İran-Çin politikaları arasında gel-git yaşıyor. ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi” ile başlayan serüven şekil değiştirdi. Bu değişiklikte temel olgu TC için Kürdistan meselesidir. Değilse bu alanda hiç bir sorun yaşamadan ABD-NATO politikalarının uygulayıcısı hatta temsilcisi olmaya devam ederdi. Bu süreci tüm niteliklerini bu söyleşi kapsamında iki cümle ile açıklamak mümkün değil. Ama birçok değişkenlikler içeren ve düz bir yolda ilerlemeyen bir süreç olduğunu vurgulamak gerekir. Rusya ile ilişkilerin “çok iyi” olduğuna aldanmayın. Ne Rusya Türkiye’ye güveniyor, ne de Türkiye Rusya’ya. İkisi de birbirlerini ABD’ye karşı bir koz olarak kullanıyorlar ve kendi bölgesel çıkarlarına yönelik taktik işbirlikleri yapıyorlar. Biz Suriye’nin bağımsız federatif bir devlet olarak bütünlüğünü korumasını ve ABD’nin tüm üsleri ve son askerine kadar bölgeden sökülüp atılmasını savunuyoruz. Ayrıca bu arada çok fazla gözardı edilen Filistin sorununun çözümünün öneminin öne çıkarılmasına dikkat çekiyoruz.

ATILIM: Sizce Türkiye ABD ve NATO müttefiği olmaktan vaz geçer mi?

S.TANER Yoldaş: Mümkün değil. Özellikle ekonomik olarak göbekten bağımlı bir yapı var. Bakınız, ekonomik krizin çözümlerini ABD nezdinde çözmek için girişimler başladı bile. Ancak ABD’nin uzun eli olarak Şanghay Paktı’na yanaşabilirler. Özellikle Çin’in mali olanaklarından yararlanmaya ve Rusya ile enerji alışverişlerini garanti altında tutmaya çalışabilirler. Uluslararası düzeyde ilişkiler birçok faktöre ve politik nitelikli güç dengelerine bağlıdır.  Diğer taraftan güçlü destek alır ve taktik ilişkiler stratejik düzeye yükselirse görece değişiklikler de beklenebilir. (Altını çiziyorum, görece.) Çünkü Türkiye’nin de kendine göre Rusya ve BDT ülkelerinde yaşayan Müslüman halklara yönelik ezeli hedefleri var. Aynı şekilde Çin’deki Uygur Özerk Bölgesi ile ilgili. Dost görünüp gizli amaçlarına ulaşabileceklerini zannediyor olabilirler. Bu aynı zamanda ABD’nin de Türkiye’ye biçtiği bir rol. Kısacası, bugünkü statükoda hiç bir zaman ABD’nin yörüngesinden çıkmazlar. Evet, Türkiye bölgede ABD’nin üstlendiği role talip, onun bizzat cephede olmasından ve Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerinden rahatsız. Başka bir sorunu yok. ABD ile KÖH’ün gelişen ilişkileri çok hassas bir konu. Dikkatle izliyoruz ve değerlendiriyoruz.

ATILIM: Dünyadaki yeni bloklaşma uluslararası alanda niteliksel olarak yeni bir durum yaratabilir mi?

S.TANER Yoldaş: Bu konuda çok şey söylemek için erken. Rusya ve Çin birer kapalı kutu. Çok olumlu sonuçlar da çıkabilir, ABD emperyalist bloku açısından lehte olacak çok kötü sonuçlar da gerçekleşebilir. Bunu Rusya ve Çin devletleri içindeki güçler dengesi belirleyecek. Süreci yakından takip etmek lazım. Dünyanın toplumsal ilerlemeden yana çehresini bir anda değiştirecek gelişmeler olması da bir olasılık. Ama şimdi bu konuda söylenecek her şey spekülasyona girer.

ATILIM: Partimizin durumunu, savaş gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

S.TANER Yoldaş: Partimiz 1989’dan itibaren başlangıcı 1982’lere dayanan çok zor yıllar geçirdi. Şu anki durumda partimizin sürekliliği tekrar sağlanmış durumdadır. Bunun altını çizelim. Yeniden inşa sürecindeyiz. Bu konuda çok yol aldık. Geçmiş deneylerden önemli sonuçlar çıkardık. Kimse 12 Eylül öncesindeki gibi yarı legal bir “illegalite” beklemesin. Ölçüyü ona göre koyanlar partimizin varlığı, gücü ve yapabilecekleri konusunda yanılırlar. Gerçekten derin illegal kadrolar temelinde inşa edilen konspiratif bir yapı var. Partimiz henüz hedeflediği tüm alanlarda istediği etkin düzeye yükselemedi, ancak bugün tüm savaşım biçimleri için hazır ve donanmış bir yapıya sahip olduğunu abartmadan söyleyebiliriz. İkinci konu, açık alanda deşifre olmuş ve illegal çalışmaya nesnel olarak uygun olmayan fedakar eski kadrolarımız çalışmalarıyla yığınla yeni ilişkiler kurularak çok geniş bir legal alanın yaratılmış olmasıdır. Şimdi bu alanı açık alanda  örgütlü hale getirme dönemine ulaştık ve önümüze o gündemi koyduk.

ATILIM: Görüşme için çok teşekkür ederiz. Okuyucularımıza, parti kadrolarına ve tüm parti güçlerimize iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

S.TANER Yoldaş: “Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevher” diyerek, partimizi tekrar bugün geldiği duruma getirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışan, destekleyen, dayanışma içinde olan tüm yoldaş ve parti dostlarımıza teşekkür etmek istiyorum. TKP’mizin 98. kuruluş yıldönümü işçi sınıfımıza, yoksul emekçi halklarımıza tekrar kutlu olsun. Teşekkür ederim.