DİSK’in 50. Yılında Görevlerimiz

DİSK’in 50. Yılında Görevlerimiz

DİSK

DİSK’in 50. Kuruluş yıldönümünü karşılıyoruz. Partimizin 80 öncesi bir çok kadrosu DİSK’e bağlı işkolu sendikalarında mücadeleler içinde önce sendikal, ardından da sınıf bilinci edinerek öncü işçi niteliğine kavuştular. Özellikle, metal, kimya, lastik, tekstil, iş kollarında ama aynı zamanda banka-büro ve genel hizmet işçileri arasında yarattığı sendikal örgütlenme ile DİSK sınıf mücadelesinin yükselmesinde önemli bir işlev üstlendi.

DİSK ve T. Maden-İş’in Genel Başkanı Kemal Türklerin devlet destekli faşist çeteler tarafından suikast ile katledilmesi ve 12 Eylül generallerinin DİSK’i hedef tahtasına oturtmaları, yasaklamaları, yöneticilerini idamla yargılamaları onlar açısından nedensiz değildi.

İKemal Türkler DİSK'in 6. Kongresinde kürsüde konuşurkençi boşaltıldıktan ve 90’lı yıllarda faaliyetleri tekrar başladıktan sonra örgütlenme sorunuyla karşılaştı. Sendikal yasalar 12 Eylül rejimi tarafından formatlanmış ve yetki almak zorlaştırılmıştı. Bütün engeller sanki DİSK tekrar örgütlenememesi anlamında kurgulanmıştı. Aynı dönemde DİSK’i DİSK yapan eski sendikacı arkadaşlarımızın düşünce sistemlerinde de değişiklikler yaşandı. Çoğu 12 Eylül dönemini yurtdışı göçmenliğinde geçiren yöneticiler ülkeye döndüklerinde gittikleri gibi değillerdi. Bu durumun oluşmasında reel sosyalizmin ülkelerinde yaşanan alt-üst oluşlar ve ona bağlı olarak partimizin geçirdiği olumsuz süreçler de rol oynamıştı.

Bugün durum belli. Nesnel ve öznel nedenlerden dolayı DİSK eski DİSK değil. DİSK birçok çevre tarafından eleştiriliyor. Eleştirmek yanlış değil, ancak eleştirilerin gerekçelerini ve eleştirilen olguların nedenleri eksik değerlendirilirse bu eleştiriler kendi içinde eksiklik taşırlar. “DİSK yüzünü tekrar sınıf ve kitle sendikacılığına döndürmelidir” demek kolay bir ifade. Öyle olsun ama nasıl? Asıl bu sorunun yanıtını vermemiz gerekmektedir.

Birincisi; DİSK’in tekrar eski DİSK olabilmesi için en çok çaba sarf etmesi gerekenler komünistlerdir. Başkalarını eleştirmeden önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız.

İkincisi; Bugün sendikal mücadeleyi sadece DİSK ile sınırlamak doğru mudur? Diğer Konfederasyonlar ve bağımsız işkolu sendikalarında örgütlü işçilere yönelik komünistlerin politikaları nedir?

Üçüncüsü; Sendikaların tepelerine yönetici ve uzman olarak paraşütle inerek komünist sınıf çalışması yaptığını zannetmek doğru mudur?

DİSK’i eleştirmeden önce kendimize yönelik öz eleştiri yapmamızda yarar görüyoruz. Öz eleştiri yaptığımız zaman ise karşılaşacağımız gerçek, partimizin sınıf içinde parti örgütlenmesini geliştirme zorunluluğunu görmemizdir. Bu alanda gerekli mesafeyi kat etmeden kuru eleştiriler yöneltmek belki bizi “tatmin” edebilir, ancak bu eleştiriler gerçeklerle bağdaşmaz.

DİSK içinde farklı görüşte devrimci ve demokrat sendikacılara ne kadar tahammülümüz var? Onlara yaklaşırken hiç mi hata yapmıyoruz? Bu soruların yanıtı verilmeden eleştiri yöneltmenin çok doğru bir yaklaşım olduğuna inanmıyoruz.

Partimiz, öncelikle sınıf içinde, üretim ve yerleşim birimleri temelinde örgütlenmesini geliştirmelidir. Parti çalışmasının salt parti politikalarının propagandasını içermediğini biliyoruz. İşçi ve emekçilerin güncel ekonomik, sosyal ve demokratik sorunları temelinde yürütülecek çalışma ve işyerlerinde bu bağlamda geliştirilecek sendikal faaliyet komünistlerin öncelikli görevidir. Hangi partinin seçmeni olursa olsun, hangi partiye her ne sebeple sempati duyuyorsa duysun, sınıfsal nedenlerden kaynaklı güncel sorunlar temelinde parti faaliyeti yürütmemizin önünde hiç bir engel yoktur. Bu çalışmayı yürütmemenin önündeki tek engel ancak biz kendimiz olabiliriz.

DİSK konusu bu süreçte iki açıdan ele alınabilir. Birincisi; Burjuvazinin DİSK’i çekmek istediği çizgiden kurtarmaya yönelik çalışma. DİSK’in sınıf sendikacılığının niteliklerini yeniden kazanması. Hem pasif, uzlaşmacı ama aynı zamanda DİSK içi muhalefette etkili olan milliyetçi etkilerden uzaklaşılmasının sağlanması. İkincisi; Bir yandan DİSK’i sınıfın savaşkan, uzlaşmaz, sendikal merkezi haline yükseltirken, diğer yandan niteliğine bakılmaksızın tüm diğer sendikaların tabanında yürütülecek parti çalışması ile orta ve uzun vadede sendikal birliği hedeflemek.

DGM'ye HAYIR! EylemindenDİSK’in sınıf sendikacılığı bayrağını yükseltmesi, üyeleri için elde edeceği ekonomik ve sosyal kazanımlar, diğer uzlaşmacı sendikaların üyeleri arasında kendi yönetimlerine karşı tepki doğmasına neden olacaktır. DİSK, örnek bir sınıf sendikacılığı modeli olarak çok ciddi kazanımların ve sendikalarda örgütlü veya örgütsüz işçi ve emekçilerin nezdinde emsal teşkil edebilir. Böylece hem ülkede yüzde onun altına düşmüş olan sendikalılaşma oranı yükseltilebilir, hem DİSK üyesi işkolu sendikaların üye kazanma ve yetki elde etme süreci gelişir, hem de aynı zamanda diğer sendikal konfederasyonların işkolu sendikaları üzerinde ciddi bir baskı oluşur.

DİSK’in kuruluşunun 50. Yılında sendikal alanda önümüze bu denli somut hedefler koymaz ve bunları gerçekleştirmeye yönelik çalışma programları geliştirmezsek, DİSK’in 50. Kuruluş yıldönümü pasta kesip mum üfleyerek geçiştirilen bir doğum günü kutlamasından farklı olmaz. Sınıf mücadelesi ise amaçlar doğrultusunda kararlılık, sabır, azim ve dinamizm gerektirir. Siyasi hedefler belirleyip o hedeflere ulaşmak için mücadeleyi gerektirir. TKP bunun için var. Tekrar “iyi ki DİSK var” diyebileceğimiz günleri yaratmak da “iyi ki TKP likidasyonu aştı ve sınıf mücadelesine damgasını vuruyor, benim de bu mücadeleye somut katkım olmalı” diyenlerin çoğalması ile mümkün olacaktır. Bunun anahtarı da sınıf içinde çalışan parti örgütleri ve yoldaşlarımızın elindedir.