İşçi Sınıfının Politik Örgütü TKP ve Açık Örgüt

İşçi Sınıfının Politik Örgütü TKP ve Açık Örgüt

İşçi sınıfının politik örgütü, komünist partilerin yasal olduğu ülkelerde siyasi yığın çalışmaları partilerin kendileri tarafından yürütülür. Leninci bir kadro partisi olmakla kitlesel bir komünist partisi olma arasında bir çelişki yoktur. Yasal partilerde de partinin omurgasını ve çekirdeğini oluşturan yoldaşların arasında genel üye bileşimine uygulanan hukuktan daha farklı bir hukuk uygulanmaktadır. Bu zorla olmaz. Gönüllülük, görev anlayışı ve sınıf mücadelesinin, dolayısıyla parti çalışmasının görevlerini bir yaşam biçimi olarak herşeyden öncelikli ele alan kadro anlayışı ve fedakarlık, öncü temel parti kadroları için olağan bir anlayıştır. Onun için kitlesel partilerin de Leninci karakter taşıyabilecekleri ve bunun bir çelişki doğurmayacağı kabul edilmiştir.

Komünist partilerin yasaklı olduğu ülkelerde ise tabii ki dernekler, sendikalar, kooperatifler, birlikler, konfederasyonlar, odalar, konseyler partinin legal çalışma alanları olarak belirirler. Bu örgütlerin tümünde parti kadroları bireysel olarak ya da hücreler biçiminde örgütlenerek çalışma yürütürler ve bu kurumları siyasi olarak etkilemeye ve mümkünse yönlendirmeye çalışırlar. Bu çalışmalar içinde yeni üyeler kazanırlar ve parti örgütleri kurarlar. Ancak bu kurum ve kuruluşların içinde bir parti hukuku kurulamaz. Orada ilişkiler söz konusu örgütlerin tüzükleri çerçevesinde şekillenir. Dolayısıyla bu alanlarda örgütlenecek yeni sempatizanlar nerede istihdam edilmelidir sorusu ile karşı karşıya kalıyoruz.

Bir yanıt 12 Eylül öncesi olduğu gibi tüm bu sempatizanların illegal partide partilenmesi ile mümkündür. Fakat bu yaklaşımın yanlış olduğu ve 12 Eylül sonrası politik polis ve istihbaratın partiye karşı yürüttüğü operasyonlarda nasıl yara ve zararlar oluşturduğunu eski kuşaklar kendi bedenlerinde yaşadılar. Özellikle 1979 senesinde artık yarı-legal bir psikoloji ve hatta anlayış içinde parti saflarının arılığının gözardı edilmesi ile yüzlerce hatta binlerce aktif sempatizanın partilenmesi daha sonra yaşanacak felaketlerin habercisi olmuştur. Aynı hatanın tekrarlanmasına gerek yoktur.

Onun için diğer yanıt, bu kadroların partilenmeden içinde çalışılan örgütlerde istihdam edilmeleridir. Fakat bu örgütlerin içinde söz konusu aktif sempatizanların ihtiyaçlarını giderecek bir hukuk oluşturmak mümkün olmayacağı gibi, onlarla ilişkileri sürdürmekle yükümlü olan parti kadroları da deşifre olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu koşullarda sağlıklı bir eğitim çalışması, parti yaşamının uygulanması ve parti hukukunun özümsenmesi mümkün olamamaktadır.

Bu nedenlerden dolayı çözüm geniş parti çevresi, sempatizan ve aktif sempatizanların istihdam olacakları açık bir sosyalist kitle partisinin oluşumudur. Parti kadrolarının bu yapı içinde nasıl yer alabilecekleri, alıp almama durumları partinin kendi örgüt politikası doğrultusunda yaşama geçirilecek önemli bir konudur, ancak bu yazının konusu değildir.

Dünya komünist hareketinin ve uluslararası devrimci hareketin bu konuda zengin deneyleri mevcuttur. Doğru uygulandığı pratiklerde çok başarılı mücadele sonuçları alınmıştır. Hiç bir deney bire bir kopyalanmak durumunda değildir. Ülkenin özellik ve koşullarına, sınıf savaşımının düzeyi ve yakın perspektifi gibi konular dikkate alınarak bir örgüt stratejisi oluşturulur.

Burada önemli olan böyle bir partinin varolan yasal sosyalist ve işçi partilerin benzeri bir nitelik ve nicelikte olmaması gereğidir. Böyle bir parti Latin Amerika devrimci hareketlerindeki kurtuluş cepheleri mantığında ama yasal yani açık ve demokratik direniş ve ayaklanma yöntemlerini savunan nitelikte bir parti olması, aynı zamanda da nicelik olarak geniş bir yaygınlığa sahip olmasıdır.

Yasal koşullara göre bu parti farklı bir ad taşıyabilir. Bu belirleyici değildir, nasıl ki adının parti olması da sadece gereklilik sonucu olabileceği ama şart olmadığı gibi. Bu noktada önemli olan bu kurumun niteliğidir. Sonra da niceliğidir. Ve niceliği olmayacak böyle bir kuruma hiç ihtiyaç olmadığı gibi, bu başarılamazsa, niteliği de tartışılır olacaktır.

Özellikle 24 Haziran seçimlerinde AKP-SARAY Rejimi türlü entrikalarla tekrar “seçilirse” böyle demokratik, yurtsever, ilerici, özgürlükçü ve sosyalist oluşum diktatörlük karşıtı mücadelenin meşalesi olarak çok daha fazla önem kazanacaktır. Partimizin ön görüsü bu günleri hep birlikte yaşayacağımız yönündedir.

Bu oluşum ihtiyacı 1970-80 pratiğini, sınıf savaşımının görece yükseliş dönemini, Sıkıyönetim ve akabinde 1980 askeri-faşist diktatörlüğünü, gerek işkencehaneler ve cezaevleri, gerekse de derin illegalite koşullarında yeraltı parti çalışması yürüten parti kadrolarının deneyleri değerlendirmeleri, ders çıkarmaları ve günümüze yönelik açılımlar üretmeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Bu düşünce, partimiz haricindeki devrimci ve sosyalist örgütlenmelerin de dikkate alınması ile yoğrulmuştur. Onların da yaşadıkları pratik deneyimlerin sonuç derslerini de içermektedir.

Bu oluşum işçi sınıfının öncü politik örgütünün ihtiyaçlarına göre şekillenecek, belirleyici olan bu yapının askeri ve politik stratejileri olacaktır. Bugüne dek devrimci mücadelede, komünist mücadelede bedel ödemiş kadro ve örgüt deneylerinin eseri olacaktır. Marksizm - Leninizm’i işçi sınıfının bilimi olarak kabul eden ve bu bilimin gereklerini yerine getirmek için varlıklarını sürdüren yapı ve/veya yapıların eseri olacaktır.

Bu oluşum sınıfın ve ezilen emekçi halkların olduğu gibi toplumun tüm bölümlerinde, kurum ve kuruluşlarında dal budak salmış bir kurumsallaşma olacaktır. Kendi içine kapalı, sadece doğruyu söyleyen ama icraatı eksik olan bir anlayışta olmayacaktır.

Bu oluşum “nerede hareket orada bereket” mantığı ile sadece eylemlilik peşinde koşan değil, sınıf ve halk yığınları içinde kalıcı, sürekli ve uzun vadeli ilişkiler oluşturan, örgütlenme yöntemleri geliştiren ve bunun sonucunda eylemlilik yaratabilecek nitelikte olmalıdır.

Belirleyici olan her zaman ve koşulda işçi sınıfının politik öncü örgütünün ihtiyaçları, görüşleri ve politikaları olacaktır. Eğer bir tabi olma durumu olacaksa herşey oraya tabi olacaktır, tersi değil. Çünkü bu ülkede gerçekten üretim araçlarının mülkiyetinin burjuvaziden, işçi sınıfına geçmesi hedefleniyorsa, bu mücadelenin belirleyici unsuru işçi sınıfının politik öncü örgütü olacaktır.