III. Hamlemizin Sonuç Değerlendirmesi

III. KADRİ EROL YOLDAŞ KOMÜNİST HAMLESİ 10 EKİM 2018 - 29 OCAK 2019

III. Hamlemizin Sonuç Değerlendirmesi

Kemal Tayfun Benol (Kadri Erol)

Değerli Yoldaşlar.

 
III. Hamlemiz 111 günlük bir maraton olarak gerçekleşti. Bir anlamda hamle süreci yetmedi. Bazı toplantıları hamle süreci sonrası da sürdürme kararı aldık. Biz kendi adımıza yapılan tartışmalardan ve merkeze ulaşan raporlardan çok faydalandık. Tüm yoldaşlarımızın ve parti örgütlerimizin de tartışmalardan benzer düzeyde yararlandıkları sonucunu çıkarıyoruz.

Programın içeriği, genel yönelimi ve kurgusu ile ilgili tam bir mutabakat söz konusu. Ancak önemli kimi noktalarda, içeriği değiştirmeyecek ama anlamını daha net ifade etmek için düzeltme önerileri yapıldı. Ayrıca kimi kavramlar üzerine de içerikli tartışmalar yürütüldü ve yeni öneriler yapıldı.

Program tartışmasının bu sürecinde en olumlu yan, sadece eksiklerin veya itiraz edilen noktaların dile getirilmesi değil, aynı zamanda yerine ne önerildiği konusunda kapsamlı hazırlık sunulmasını da içermesiydi. Bu yan programın tartışma sürecinin diğer aşamalarında eksik kalmıştı. Daha çok eleştiri getiriliyor ama yerine ne önerildiği formüle edilmiyordu. Dolayısıyla program tartışma süreci aynı zamanda kapsamlı bir eğitim çalışması işlevini de yerine getirdi.

Üzerinde mutabakat sağlanan temel konulardaki köşe taşları şöyle özetlenebilir:

  1. Başta Sovyetler Birliği olmak üzere Dünya Sosyalist Sistemi’nde 80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında yaşanan karşı-devrime rağmen çağımız kapitalizmden sosyalizme geçiş çağı olarak tarif edilmektedir.
  2. Sovyetler Birliği merkezli gelişen karşı-devrim, Lenin ve Stalin sonrası yöneticilerin revizyonist politika ve uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Bu Marksist-Leninist ideolojinin iflası değildir, ancak uygulamada ciddi ideolojik sorunlar ve olumsuz anlamda revizyonlar yaşanmasının sonucudur.
  3. Lenin’in Emperyalizm teorisi güncelliğini korumaktadır.
  4. Türkiye, orta derece gelişmiş bir kapitalist ülkeden, gelişmiş bir kapitalist ülke niteliğine geçiş süreci yaşayan bir “eşik” ülkesidir. Ancak başta ABD emperyalizmine olmak üzere emperyalizme göbekten bağlı bir ülkedir. Türkiye NATO’dan çıkmadan ve tüm emperyalist uluslararası kurumlar ile anlaşmaları yırtıp atmadan emperyalizmin sömürgesi statüsünden kurtulup ulusal bağımsızlığını ilan edemez.
  5. Türkiye’de devlet bugün işbirlikçi tekelci burjuvazi, sivil bürokrasi ve askerlerden oluşan emperyalizm ile işbirliği içinde bulunan bir merkez olan işbirlikçi oligarşi tarafından yönetiliyor.
  6. Kemalizm ile ideolojik tüm bağlar koparılmadan Türkiye’de Marksist-Leninist komünist bir ideolojik, politik ve örgütsel çizginin oturtulması ve sürdürülmesi mümkün değildir.
  7. Ayrılma hakkı dahil ulusların kendi kaderini tayin hakkı Leninci ilkesinin kabulü, savunulması ve uygulanması ülkemiz devrimci mücadelesi açısından Türk milliyetçiliği ile aramıza kesin bir sınır çizme açısından ilkesel bir konudur.
  8. Kürt ulusal sorununun çözümü için mücadele Türkiyeli komünistler açısından sınıf savaşımının ayrılmaz bütünsel bir bileşenidir ve ayrıca demokrasi mücadelesi açısından ayırt edici bir özelliğidir.
  9. Partimiz bu program taslağında partimizin birinci programının ilkelerine sahip çıkarak Türkiye Federatif Sosyalist Cumhuriyeti modelini ortaya koymuştur. Gerek sınıfsal, gerekse de ulusal sorunların çözümü ve ülkenin ekonomik-politik olarak önünü açacak olan yapılanma ve yönetim modeli budur. Bu yapı demokratik merkeziyetçi bir devlet yapısıdır ama aynı zamanda eyalet ve bölgelere özerklik tanıyan bir özelliğe sahiptir. En yüksek organı Meclisidir.
  10. Partimiz Marksist-Leninist temelde bir Sosyalizm anlayışını savunmaktadır. “Demokratik Sosyalizm” veya “21. Yüzyıl Sosyalizmi” gibi sosyal-demokrat modellere prim vermez. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması, proletarya diktatörlüğü ve merkezi planlı sosyalist ekonomi uygulamaları olmazsa olmaz ilkelerimizdir.
  11. Stratejik amaç sosyalist devrimi gerçekleştirmek ve sosyalist toplum düzenini kurmaktır. Sosyalist devrim süreci kesintisiz bir devrim sürecidir. Sınıf savaşımının durumu ve ona bağlı olarak siyasal ve toplumsal bağlaşıklıkların niteliği bugün anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-faşist ve anti-oligarşik bir Demokratik Halk Devrimi’ni güncel hedef olarak önümüze koyuyor. Demokratik Halk Devrimi ile Sosyalist Devrim süreci kesintisiz bir devrim süreci olarak tarif edilmektedir.
  12. Türkiye Devrimci Hareketi’nde oluşmuş olan bölünmüşlüğü aşmak devrim sürecinde oluşacak olan Devrimci Cephesi vasıtasıyla mümkün olacaktır. Partimiz, Türkiye Devrimci Hareketi içinde 1971 öncesi ve sonrası oluşan tüm siyasi hareketleri, parti ve cepheleri, Türkiye İşçi Sınıfı Hareketinin, Devrim Cephesi’nin, partimiz ile birlikte, temel politik bileşenleri olarak nitelendirmektedir.
  13. Türkiye’de Kürt Ulusal Sorunu’nun politik çözümünü kalıcı olarak sağlamak Türk, Kürt ve diğer uluslardan halkların sınıfsal temelde birleşik mücadeleleri ile mümkün olacaktır. Devrim mücadelesi bu anlamda bir Birleşik Devrimci Mücadele’dir.
  14. Türkiye Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nde erk Devrimci Halk Cephesinin erki olacaktır. Türkiye Komünist Partisi’nin politik önderliğinde ve doğrudan katılımı ile oluşacak Devrimci Halk Cephesi, bileşeni olacak olan toplumsal katmanları temsil eden toplumsal kuruluşların ve yığın örgütlerinin bütünlüğünde, aşağıdan yukarıya seçilerek gelecekler, oluşacak olan her düzeyde Meclis’ler en üst yönetim organı olan Türkiye Federatif Sosyalist Cumhuriyet Meclisi’nin merkezi idaresinde yönetilecektir.
  15. Partimiz Proletarya Enternasyonalizmi ilkesine sıkı sıkıya bağlı enternasyonalist bir partidir. Bu çerçevede Dünya Komünist Hareketi’nin uluslararası merkezi yapılanmasına büyük önem vermektedir. Sağ partilerin, sosyal demokratların ve hatta liberallerin birer uluslararası çatı örgütlenmesi varken Komünist Partilerin bir Enternasyonal’lerinin veya Komintern niteliğinde bir örgütlenmelerinin yaşama geçmemiş olması büyük bir eksiklik ve ihtiyaçtır.
  16. Partimizin programının sonul stratejik amacı Komünist Toplum Düzeni olarak tarif edilmektedir.

Yoldaşlar!

Program tartışmaları üzerine bu bilgileri aktarırken, parti programının yaşama geçirilmesi için mücadele eden örgütün tüzüğünün önemine de bir kez daha değinmek istiyoruz. Parti tüzük taslağı 1975 tüzüğü temel alınarak hazırlanmıştır. Komintern tüzüğünün ilkelerine ve maddelerine sahiptir. Bu tüzük Leninci Parti niteliğinde bir partinin tüzüğüdür. Üzerinde tartışılacak çok nokta yoktur. Bu tüzüğün maddelerine karşı çıkmak Leninci Parti anlayışını kavrayamamak ile bağlantılı yorumlanabilir. Günümüzde moda deyimiyle “demokratik” bir işleyiş aranıyorsa onun hası bu tüzükte mevcuttur. Demokratik Santralizm ilkesi, Kollektivizm ve Disiplin ilkeleri birlikte ele alındığında ortaya çıkan tüzük en ileri demokratik anlayışı, sosyalist içeriği içinde barındırmaktadır.

Burada tekrar değinmek isteriz. Parti tüzüğü, parti üyesinin yaşamını kısıtlayan ve ona partili yaşam tarzını gösteren bir belgedir. Önce buna hazır olmak gerekmektedir. Buna hazır olmak da bir ideolojik-politik bilinç konusu ve tüm küçük-burjuva alışkanlıklardan kurtulmuş olma meselesidir. Özellikle bizim durumumuzda olan partilerde bu konu belirleyicidir.

Parti tüzüğü uygulanmak zorundadır. Sadece disiplin cezaları için baş vurulan bir fihrist değildir. Tam tersine bütün maddeleri günlük parti çalışmasında ve yönetiminde bir an dahi akıldan çıkarılmadan uygulanması gereken bir belgedir. Parti tüzüğüne uyamayacak olan, yaşamını ona göre düzenleyemeyecek olan parti sempatizanlarının partilenmesi doğru değildir. Böyle bir hata, baştan yanlış bir ilişki biçimini oluşturur ve partiye gönül vermiş arkadaşlarımızı olumsuz etkiler. Ancak, bunu sadece parti organ ve yönetimlerinin değil, ideolojik ve politik olarak partinin görüşlerini savunan arkadaşlarımızın da görmesi gerekmektedir. Parti üyeliğinin ciddi yükümlülükler içerdiğini bilirlerse, ve samimi olarak bu kurallara uyamayacaklarını görürlerse, üye olmaktansa partiyi kendi güçleri oranında dürüst ve çalışkan olarak desteklemeleri, parti etrafındaki yığınsal halkalar içinde çalışmaları çok daha verimli sonuçlar getirecektir. Aksi taktirde ilişkiler zedelenmekte, yıpranmakta ve ayrılıklara dahi neden olmaktadır ki bu en istenmeyen durum olmalıdır.

Tüzüğün en önemli maddesi üyelik tarifinin yapıldığı maddedir. Partinin program ve tüzüğünü kabul eden, bir parti biriminde (hücresinde) çalışan ve düzenli aidatını ödeyen kişiler partiye üye olabilir der. Bu ilkesel, çok önemli ama bir o kadar da genel bir tariftir. Neden geneldir? Çünkü, asıl uygulama, partinin kapısından içeriye adım attıktan sonra başlamaktadır ve tüm parti yaşamı boyunca uygulaması aksamaya uğramaması gereken bir kuraldır. Genelde kabul edip uymamak veya uygulamamak bütün ilkeselliği yok eder. Ve de bu ilke, partimizin daha önce yayınlanan kimi yazı ve belgelerinde de özellikle vurgulandığı gibi, görevi, görevinin düzeyi ve parti stajı ne olursa olsun, istisnasız tüm parti üyeleri için geçerlidir. Üye partiye parti birimi (hücre) önerisi ile alınır ve üyeliğin kararı son tahlilde yine birim (hücre) tarafından verilir. Üst organlar onay verir veya itiraz eder. Parti birimi ile ilişkisi olmayan bir partili, partililik görev, sorumluluk ve yetkilerini nerede kullanacak?

Çok özel konspiratif nedenlerle, parti merkez organları kararı ile bir partili, parti birim çalışmasından muaf tutulabilir. Bunun için özel bir görevi veya gerekliliği olması gerekir. Değilse parti birimi partilinin -görevi ne olursa olsun- partinin ve toplumun nabzını tuttuğu yerdir. Parti temel biriminde parti yaşamına katılmayan yönetici görevleri olan yoldaşların politik ve örgütsel karar almaya katılımlarında eksiklikler ortaya çıkar ve partinin merkezi çalışmalarını olumsuz yönde etkiler. Onun için, çeşitli ara ve üst organlara seçilmiş veya bir parti kolektifinde görev üstlenmiş her bir partili yoldaşımız, aynı zamanda parti biriminin toplantı ve faaliyetlerine katılmak zorundadır. Yaşadıkları veya çalıştıkları alanlarda bir parti birimi yoksa öncelikle onu oluşturacak bir çalışmayı önlerine görev olarak koymak durumundadırlar. Bu aynı zamanda yoldaşlarımızın rüştlerini ispat edecekleri belirleyici bir konudur. Ara veya üst organlarda yönetici görevler üstlenmiş yoldaşlarımız, bu görevleri sona erdiğinde, parti çalışmalarını temel parti birimlerinde sürdürmeye devam ederler. Kazandıkları ek deney ve yetenekleri parti birimlerinin çalışmalarında mütevazi bir biçimde değerlendirirler, kolektifleştirirler.

Partili yaşadığı şehrin dışına çıkacağı zaman bağlı olduğu parti birimini bilgilendirir ve izin alır. Bir partilinin yurt dışına çıkması Merkez Komitesi’ne verilecek dilekçe sonucunda alınacak onay ve izine bağlıdır. Bu kurallar hem her bir yoldaşımızın güvenliği için düşünülmüştür ve gereklidir ama aynı zamanda partinin güvenliği açısından da gereklidir.

Kimi belirlenmiş partililerin, partili oldukları hiç kimse tarafından bilinmiyor olması gereken koşullar ve durumlar da vardır. Bu kararı hiç bir partili kendi kendine veremez. Üst organların MK onayıyla verdiği bu tür kararlar durumunda yoldaşlarımız temel parti birimi çalışmalarına katılmaktan muaf tutulurlar ve bu konudaki eksikliği tamamlamak için bu görevleri üstlenmiş yoldaşlarla ikili bir ilişki sürdürülür veya özel parti birimleri oluşturulur. Bunlar tamamıyla gizli çalışma koşullar nedeniyle özel görevlerde uygulanması gereken yöntemlerdir.

Bir partili açık sözlü ama aynı zamanda partiye ve yoldaşlarına karşı dürüst olmalıdır. Partili aklına geldiği gibi konuşmaz. Söyleyeceği sözün nereye gideceğini ve nasıl etkiler yaratacağını hesap etmek zorundadır. Bu özellik de göstermelik olmamalıdır. Parti toplantılarına hazırlıklı gelinmeli ve görüşler toplantılar sırasında oluşturulmamalıdır. Toplantılar sırasında yürüyen tartışmalar sonucunda ancak görüş gelişebilir, hatta kimi durumlarda değişebilir, ne ki hiç bir yoldaşımız toplantılara, parti politikalarına ve örgütsel çalışmalara olan katkılarını toplantıların akışına göre gelişir düşüncesiyle değerlendirmemelidir. Her bir yoldaşımız çalışma alanında elde ettiği deneyimler, ilişki içinde bulunduğu yoldaş, sempatizan, parti çevresi ile ilişki içinde bulunduğu işçi ve emekçilerden elde ettiği görüşleri süzüp değerlendirerek ve okudukları ile toplantılara hazırlıklı katılmak zorunluluğundadır.

Partililik kendini sürekli çalışıp yenilemek ile içselleşmiş bir anlayışı ifade eder. Gerek teorik, gerek ideolojik  ve gerekse de günlük toplumsal politik gelişmeler ile ilgili bir fikrimiz ve sürekli bir çalışmamız olmak durumundadır. Yaşam ve çalışma alanlarımızda, etrafımızdaki toplumsal olguları ve olayları sürekli olarak politik bir anlayışla irdelemek gerekmektedir.

Her bir partilinin bilgili, ilkeli ve kararlı ama aynı derecede mütevazi, alçak gönüllü ve ikna edici olması gerektiğine değinmek ayrıca önem taşıyor. Bu özelliklerin bünyesinde taşıyan bir yoldaş partinin çıkarlarına, kararlarına, politikalarını savunma konusunda üstün bir partililik anlayışı ve bilinci sergiler. Parti saflarına küçük-burjuva anlayışlar dönem dönem sızar. Yeni yoldaşlarımız bazen bu sıkıntıların taşıyıcısı olurlar. Ancak parti yaşamı, eğitim ve örgütlü çalışma içinde bu olumsuz anlayış ve davranışlar süreç içinde aşılabilir, aşılmak zorundadır. Değilse sorunlar çözülemez noktaya gelir ve parti faaliyetinin gelişmesinde tıkayıcı bir özellik arz eder. Doğru bir parti örgüt yaşamı içinde bulunmamış eski yoldaşlarımızda da bu tür özellikler baş gösterebilir. Eski ya da yeni, hiç bir yoldaşımızın küçük-burjuva, reformist ve liberal anlayışların taşıyıcısı olmalarına izin vermemeliyiz. Bu da sürekli bir eğitim konusudur.

Yoldaşlar!

111 günlük süreçte gerek program gerekse de tüzük taslağı üzerinde bu değerlendirmemizde ele aldığımız ve kimilerini de bu değerlendirmeye yansıtamadığımız verimli bir çok çalışma, tartışma ve eğitim niteliğinde toplantılar gerçekleşti. Şimdi, bu değerlendirme ile bu çalışmayı sonlandırmış olmuyoruz. Aksine, bu çalışma anlayışını bir süreklilik halinde sürdürmeyi ön görüyoruz.

Önümüzdeki dönem sınıf savaşımının keskinleşeceği bir dönem olacak. Faşizan yönetim tarzı daha da kurumsallaşabilir. Saldırılar artabilir. Aslolan düşmanın ne yaptığı değil, ona karşı bizim ne yaptığımız ve yapacağımızdır. Sahada, toplumun tüm hücrelerinde ve gözeneklerinde etkin olmak, sınıf mücadelesinin önderliğini yürütmek, ancak ve ancak teorik, ideolojik, politik ve örgütsel olarak savaş yeteneği ve manevra kabiliyeti yüksek bir örgütle mümkündür. Üzerinde çalıştığımız konu budur.  Bu alanda bu yılki III. Hamle dönemimizde önemli adımlar attığımızı, ancak henüz yerine getirmemiz gereken bir dizi görev olduğunu da tespit ettik. Merkezi organlarımız yapılan tüm toplantıların ve iletilen tüm yazılı belge ve raporların sonuçlarını titizlikle değerlendirmiş ve gereken sonuçları çıkarmıştır. Merkez Komitesi Sekreterliği ve Politik Büromuz bundan sonraki adımı “Süreklilik içinde Yenilenme” niteliğinde tarif etmiş ve tüm parti örgütü ve yoldaşlarımızı IV. Hamle dönemine kadar bu konuda hazırlanma ve uygulama ile görevlendirmiştir.

Tüm parti örgütlerimizi, yoldaşlarımızı, partimizin geniş çevresini ve sempatizanlarımızı yoldaşça göreve çağırıyoruz.

Komünist selamlarımızla

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi Sekreterliği
12 Şubat 2019