Bu yıl Partimizin ilk Genel Başkanı Mustafa Suphi, ilk Genel Sekreteri Ethem Nejat ve 13 yoldaşımızın 28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan gece Karadenizin derin sularında boğdurularak katledilmelerinin 99. yıldönümü. Onbeş’ler Ocak 1921’de katledildiklerinde Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluşunun üzerinden henüz dört ay gibi kısa bir süre geçmişti.
Katiller burjuvazi idi. Başlarını Mustafa Kemal çekiyordu. Kendilerini dünyanın ilk işçi köylü iktidarını kuran genç Sovyet iktidarına yakın gördükleri, Sovyetlerden başta askeri olmak üzere, her türlü maddi desteği aldıkları bir dönemde bu cinayeti işlediler. Sovyetlerin bu desteği daha sonra da sürdü. Türkiye eğer demir-çelik, tekstil, cam, petrol, şeker v.b. alanlarda ulusal bir sanayiye sahip olabilmişse, bu genç Sovyet iktidarının yardımları ile olmuştur. Bugün kendilerini “sosyal-demokrat” olarak adlandıranlar o kökten gelmektedirler, onların devamcılarıdırlar.
Almanya Komünist Partisi - KPD, 30 Aralık 1918 yılında Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg önderliğinde kurulmuştur. Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg, 15 Ocak 1919’da, yani KPD’yi kurmalarından 16 gün sonra vahşice katledilmişlerdir. O dönemin SPD’li, yani sosyal-demokrat İçişleri Bakanı’nın talimatı ile gözaltına alınmış, işkence edilmiş ve arkadan vurularak katledildikten sonra Berlin’de nehire atılmışlardır.
Mustafa Suphiler ile Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburgların başına gelenlerin bu kadar benzeşmesi bir tesadüf değildir. Burjuvazi, o dönemde Büyük Ekim Devrimi’nin etkileri altında farklı ülkelerde işçi sınıfının ve dünya halklarının uyanmasını engellemek, yeni kurulan Komünist Partilerin etkisini kısıtlamak, onları yok etmek için bu yola başvurdu. Almanya devrime gebeydi, ve Almanya’da devrimin gerçekleştirmesi, Sovyet Devrimi’nden sonra dünyanın çehresini değiştirecekti. Türkiye ise genç Sovyet devleti ile komşuydu, ve Türkiye işçi sınıfı ve halkları, Sovyet devriminden ilham alarak, ülkede bir Sovyet iktidarı kurulmasına ilgi gösteriyordu.