SBKP(B) TARİHİ KISA DERS'TEN "BİR ADIM İLERİ, İKİ ADIM GERİ"NİN ÖNEMİ ÜZERİNE

SBKP(B) TARİHİ KISA DERS'TEN "BİR ADIM İLERİ, İKİ ADIM GERİ"NİN ÖNEMİ ÜZERİNE

Lenin: Bir Adım İleri İki Adım Geri

Menşevikler Parti'yi açıkça İkinci Kongre'nin vardığı yerden geriye, eski örgütsel dağınıklığa, teşkilatın eski amatörce metodlarına ve dar görüşlülüğüne çekmeye çalışıyorlardı.

Menşeviklere şiddetli bir cevap vermek gerekiyordu.

Bu cevabı, Mayıs 1904'de yayınlanan Bir Adım İleri, İki Adım Geri adlı ünlü kitabında, Lenin verdi.

Lenin'in bu kitapta savunduğu, aşağıda sıralandığımız temel örgütlenme ilkeleri sonradan Bolşevik Partisi'nin örgütsel temellerini oluşturdu.

1) Marksist Parti işçi sınıfının bir parçası, bir müfrezesidir. İşçi sınıfının birçok müfrezesi vardır, bu yüzden işçi sınıfının her müfrezesine işçi sınıfının partisi adı verilemez. Parti, işçi sınıfının diğer müfrezelerinden, öncelikle sıradan bir müfreze olmamasıyla, öncü bir müfreze, bilinçli bir müfreze, işçi sınıfının Marksist bir müfrezesi olmasıyla, toplumun yaşayışının, toplumun gelişmesinin ve sınıf mücadelesinin yasalarına ilişkin bilgiyle donatılmış olmasıyla ve bu yüzden de, işçi sınıfına önderlik edebilmesi ve onun mücadelesini yönetebilmesiyle ayrılır. Dolayısıyla, bir parçanın nasıl bütün ile karıştırılmaması gerekirse, Parti'nin de işçi sınıfı ile karıştırılmaması gerekir. Her grevcinin parti üyeliğine kabul edilmesini kimse isteyemez, çünkü par- ti ile sınıfı birbirine karıştıran bir kimse partinin bilinç seviyesini "her grevci"nin bilinç seviyesine indirmiş olur ve işçi sınıfının bilinçli öncüsü olarak partiyi tasfiye eder. Partinin görevi kendi seviyesini "her grevci"nin seviyesine indirmek değil, işçi kitlelerini, "her grevci"yi partinin seviyesine yükseltmektir.

"Biz sınıfın partisiyiz", diye yazıyordu Lenin, "bu yüzden, sınıfın hemen tümünün (savaşta, iç savaş döneminde sınıfın tümü) Partimizin önderliğinde hareket etmesi, Partimize mümkün olduğu kadar sıkı sıkıya bağlanması gerekir. Ama kapitalizm hüküm sürdükçe, bütün sınıfın ya da hemen hemen bütün sınıfın, kendi öncüsünün, Sosyal-Demokrat Parti'nin bilinç ve eylem seviyesine yükselebileceğini düşünmek hem Manilovizm (aşırı iyimserlik), hem de "khvostizm" (kuyrukçuluk) olur. Hiçbir aklı başında Sosyal-Demokrat, kapitalizmde, işçi sınıfının gelişmemiş kesimlerinin daha kolay anlayabileceği, ilkel bir sınıf örgütlenmesi olan sendika örgütlerinin bile bütün ya da hemen hemen bütün işçi sınıfını kucaklayamayacağından hiç bir zaman şüphe etmemiştir. Öncü ile ona eğilim gösteren kitle- ler arasındaki farkı gözden kaçırmak, kendi kendini aldat- maktan, görevlerimizin büyüklüğünü görmezden gelmekten ve bu görevleri kısıtlamaktan başka bir şey değildir." (Lenin, Seçme Eserler, İng. baskı Moskova 1947, Cilt I, s. 294)

2) Parti, işçi sınıfının sadece öncü, bilinçli müfrezesi değil, aynı zamanda tüm üyeleri için bağlayıcı olan disipliniyle işçi sınıfının örgütlü bir müfrezesidir. Bu yüzden, parti üyeleri ister istemez bir parti örgütüne de üye olmak zorundadır. Eğer parti örgütlü bir sınıf müfrezesi, bir örgütlenme sistemi değil de, kendilerini parti üyesi, ilan eden, ama hiçbir parti örgütüne üye olmayan, bu yüzden de örgütlü olmayan, parti kararlarına uymak zorunda olmayan bir insanlar toplamı olsaydı. Parti hiçbir zaman birleşik bir ira- deye sahip olmaz, hiçbir zaman üyelerinin birleşik eylemini sağlayamaz ve bütün bunların sonucu olarak da, işçi sınıfının mücadelesini yönetemezdi. parti ancak bütün üyeleri ortak bir müfrezede örgütlenmişse ve irade, eylem ve disiplin birliği içerisinde bir araya gelmişse, işçi sınıfının pratik mücadelesine önderlik edebilir ve onu bir hedefe yöneltebilir.

Menşevikler, bu durumda, birçok aydının —mesela profesörler, üniversite ve lise öğrencileri, vb.— parti safları dışında kalacağını söylüyorlardı. Çünkü Menşeviklere göre, bu aydınlar, ya parti disiplininden ürktükleri için, ya da Plehanov'un İkinci Kongre'de söylediği gibi, "mahalli bir örgüte katılmayı onurlarını alçaltıcı bir şey" olarak gördükleri için, parti örgütlerine katılmak istemeyeceklerdi. Menşeviklerin bu itirazı geri tepti; çünkü Parti'nin, parti disiplininden ürken, parti örgütüne katılmaktan korkan üyelere ihtiyacı yoktur. İşçiler disiplin ve örgütten korkmazlar ve parti üyesi olmaya karar vermişlerse örgüte seve seve katılırlar. Disiplin ve örgütten korkanlar, bireyci aydınlardır ve bunlar gerçekten de parti saflarının dışında kalmalıdırlar. Ama böyle olması çok iyidir, çünkü kararsız unsurların burjuva demokratik devrimin yükseldiği bir dönemde bir hayli artan akınından, parti böylece korunmuş olur.

"Parti, örgütlerin bir toplamı (ama yalnız aritmetik bir toplam değil, aynı zamanda organik bir toplam) olmalıdır dediğim zaman," diye yazıyordu Lenin, "... sınıf öncüsü olarak partinin mümkün olduğu kadar örgütlü olması, saflarına sadece en azından asgari bir örgütlenmeyi kabul eden unsurları alması gerektiği yolundaki dileğimi, isteğimi açık ve kesin bir şekilde dile getiriyorum..." (Aynı, yerde, s. 292)

Ve şöyle devam ediyordu:

"Martov'un formülü, görünüşte, geniş proleter kitlelerinin çıkarlarını savunmaktadır, ama gerçekte, proleter disiplini ve örgütünden kaçınan burjuva aydınlarının çıkarlarına hizmet etmektedir. Modern kapitalist toplumun ayrı bir tabakası olarak aydınların ayırd edici özelliğinin bireycilikleri ve disiplin ve örgüt yetersizlikleri olduğunu hiç kimse inkara kalkışamaz." (Aynı yerde, s. 298-299)

Ve son olarak :

"Proletarya örgüt ve disiplinden korkmaz... Proletarya, bir örgüte katılmak istemeyen değerli profesör ve öğrencileri, sırf bir örgütün denetimi altında çalışıyorlar diye parti üyesi olarak tanımak için kılını bile kıpırdatmayacaktır... Partimizde, örgüt ve disiplin ruhuyla eğitilmemiş olanlar, proletarya değil, belli birtakım aydınlardır. (Aynı yerde, s. 322)

3) Parti sadece örgütlü bir müfreze değil, aynı zamanda işçi sınıfının bütün örgütleri içinde en yüksek örgüt biçimdir. Ve işçi sınıfının bütün diğer örgütlerine kılavuzluk etmek partinin görevidir. En yüksek örgüt biçimi olan, sınıfın en sağlam üyelerinden meydana gelen, ileri bir teori, sınıf mücadelesi kanunlarının bilgisi ve devrimci hareketin tecrübesiyle silahlanmış olan parti, işçi sınıfının bütün diğer örgütlerine kılavuzluk etmek için her türlü imkana sahiptir ve kılavuzluk etmekle yükümlüdür. Menşeviklerin partinin önder rolünü küçümseme ve aşağılama çabaları, partinin kılavuzluğundaki bütün diğer proletarya örgütlerini de zayıflatma ve bunun sonucu olarak da, proletaryayı güçsüz ve silahsız kılma eğilimindedir; çünkü "iktidarı ele geçirme mücadelesinde, proletaryanın örgütten başka hiç bir silahı yoktur." (Aynı yerde, s. 340)
 

4) Parti, işçi sınıfının öncüsünün milyonlarca işçiyle olan birliğinin bir ifadesidir. Parti ne kadar sağlam bir öncü olursa olsun, ne kadar iyi örgütlenirse örgütlensin, partili olmayan kitlelerle bağ kurmaksızın ve bu bağları arttırıp kuvvetlendirmeksizin ne varlığını sürdürebilir, ne de gelişebilir. Kendi kabuğuna çekilen, kendini kitlelerden tecrit eden, kendi sınıfıyla olan bağlarını koparan, hatta gevşeten bir parti, kitlelerin güven ve desteğini kaybetmeye ve bunun sonucunda da tamamen ortadan kalkmaya mahkumdur. Parti, sonuna kadar yaşayabilmek ve gelişmek için, kitlelerle olan bağlarını arttırmalı ve kendi sınıfının milyonlarca üyesinin güvenini kazanmalıdır.

"Sosyal-Demokrat bir parti olabilmek için," diyordu Lenin, "kesin olarak sınıfın desteğini kazanmak zorundayız." (Lenin, Bütün Eserler, Rusça baskı Cilt VI, s. 208)

5) Parti, görevlerini gereğince yerine getirebilmek ve kitlelere sistemli bir şekilde kılavuzluk edebilmek için, merkeziyetçilik ilkesine dayanarak örgütlenmeli, bir tek tüzüğe, mütecanis parti disiplinine ve bir tek yönetici organa sahib olmalıdır. Bu organ, Parti Kongresi, kongreler arasındaki zamanlarda da Parti Merkez Komitesidir. Partide azınlık çoğunluğa tek tek örgütler merkeze, alt örgütler üst örgütlere itaat etmelidir. İşçi sınıfının partisi, bu şartları yerine getiremezse, gerçek bir parti olamaz ve işçi sınıfına kılavuzluk etme görevlerini gerçekleştiremez.

Hiç şüphe yok ki, Çarlık istibdadı altında Parti'nin illegal olarak varolduğu günlerde, parti örgütleri tabandan seçim ilkesi üzerinde kurulamazdı; parti çok sıkı bir gizlilik karakterini taşımak zorundaydı. Lenin, Partimizin hayatının bu geçici özelliğinin Çarlığın kaldırılmasının hemen ertesinde ortadan kalkacağını, Parti'nin açık ve legal bir hale geleceğini ve parti örgütlerinin demokratik seçim, demokratik merkeziyetçilik temelinde inşa edileceğini düşünüyordu.

"Eskiden," diye yazıyordu Lenin, "Partimiz şeklen örgütlenmiş bir bütün değildi, ayrı ayrı grupların toplamıydı; sadece ve bu yüzden, bu grupların arasında ideolojik etki ilişkilerinden başka bir ilişkinin kurulması imkansızdı. Şimdi ise, örgütlenmiş bir Parti haline geldik, bu, otoritenin kurulmasını, düşüncelerin gücünün otoritenin gücüne dönüştürülmesini ve alt parti kuruluşlarının üst parti kuruluşlarına bağlılığını gerektirir." (aynı yerde, s. 291)

Menşevikleri, parti otoritesi ve disiplinine itaat etmeyen örgütsel nihilizm ve aristokratik anarşizm ile suçlarken Lenin şöyle yazıyordu:

"Bu aristokratik anarşizm özellikle Rus nihilistlerine özgü bir şeydir. Rus nihilistine, parti örgütü muazzam bir 'fabrika' olarak görünür; parçanın bütüne, azınlığın çoğunluğa bağlılığını, o, 'kölelik' olarak kabul eder... bir merkezin yönetimi altında yapılan iş bölümü, onda, insanların çarkın dişlilerine dönüştürülmesine karşı trajikomik bir feryat uyandırır (bu dönüştürülmenin en zalimce örneği olarak, yazı kurulu üyelerinin birer yazar haline getirilmesi kabul edilir); Parti'nin örgüt tüzüğünden söz edilecek olunduğunda, alaycı bir gülümseyiş takınır ve tüzükten tamamiyle vazgeçilebileceği yolunda, 'şekilciler'i hedef alan küçümseyici bir imada bulunur." (Lenin, Seçme Eserler, İng. bas. Moskova 1947, Cilt I, s. 324)

6) Parti, pratik çalışmasında, saflarındaki birliği korumak istiyorsa, hem önderlere hem de sıradan üyelere, bütün parti üyelerine eşit olarak uygulanan ortak bir proleter disiplini kurmalıdır. Böylece parti içerisinde, disipline bağlı olmayan "seçkin azınlık" ve disipline bağlı olan "çoğunluk" diye bir bölünme olmamalıdır. Bu önşarta uyulmazsa partinin bütünlüğü ve parti saflarının birliği sağlanamaz.

"Martov ve şürekasının Kongre tarafından atanan yazı kuruluna karşı ileri sürdüğü iddiaların tamamen mantıksız olduğunun en iyi örneği, şu sloganlarıdır: 'Biz köle değiliz!'... Kendini kitle örgütünün ve kitle disiplininin üstünde, 'seçkin azınlık'dan biri olarak gören burjuva aydınının anlayışı bu sözlerde en açık ifadesini bulmuştur... Aydınların bireyciliğine göre... bütün proleter örgütü ve disiplini köleliktir." (Lenin, Bütün Eserler, Rusça baskı Cilt IV, s. 282)

Ve devamla:

"Gerçek bir partinin meydana getirilmesi yolunda ilerlediğimiz ölçüde, sınıf bilincine varmış işçi, proleter ordusunun neferinin anlayışı ile anarşist laflar eden burjuva aydınının anlayışını ayırd etmeyi öğrenmelidir; bir parti üyesine düşen görevlerin sadece sıradan üyeler tarafından değil, "tepedekiler" tarafından da yerine getirilmesini istemeyi öğrenmelidir." (Lenin, Seçme Eserler, İng. baskı. Moskova 1947, Cilt I, s. 326)

Bütün bu ayrılıklar konusunda tahlilini özetleyen ve Menşeviklerin tutumunu "örgüt meselelerinde oportünizm" olarak tanımlayan Lenin, Menşevizmin en bağışlanmaz hatalarından birinin, proletaryanın kurtuluş mücadelesinde bir silah olarak parti örgütünün önemini küçümsemek olduğunu düşünüyordu. Menşevikler proletaryanın parti örgütünün devrimin zaferi bakımından büyük bir önem taşımadığını iddia ediyordu. Lenin, Menşeviklerin aksine proletaryanın ideolojik birliğinin zafer için tek başına yeterli olmadığını; zafer elde etmek için, ideolojik birliğin proletaryanın "maddi örgüt birliği" ile "sağlamlaştırılması" gerektiğini ileri sürüyordu. Lenin, proletaryanın, ancak bu şart yerine getirildiği takdirde yenilmez bir güç olacağını düşünüyordu.

"Proletaryanın," diye yazıyordu Lenin, "iktidar mücadelesinde örgütten başka hiçbir silahı yoktur. Burjuva dünyasındaki anarşik rekabet yönetimi altında dağılan, sermaye için zorla çalıştırılarak ezilen, durmadan yoksulluğun, vahşetin ve yozlaşmanın "derinliklerine" itilen proletarya, ancak, Marksizmin ilkelerine dayanan ideolojik birlik, ezilen milyonları, işçi sınıfının ordusuna dönüştürecek olan bir örgütün maddi birliğiyle sağlamlaştırıldığı zaman, yenilmez bir güç olabilir ve mutlaka olacaktır da. Bu ordunun karşısında, ne Rus Çarlığının eli ayağı tutmaz yönetimi ne de uluslararası sermayenin kof yönetimi durabilecektir." (Aynı yerde, s. 340)

Lenin kitabını ileriyi gören bu sözlerle bitirir.

Lenin'in ünlü eseri Bir Adım İleri, İki Adım Geri'de ortaya koyduğu temel örgütsel ilkeler bunlardı.

Bu kitabın en büyük önemi parti ilkesini çevre ilkesine karşı, Parti'yi örgüt bozguncularına karşı başarıyla savunmasında; örgüt meselelerinde Menşeviklerin oportünizmini ezmesinde ve Bolşevik Partisi'nin örgütsel temellerini kurmasında yatmaktadır.

Bu kitabın tarihi önemi şurada yatmaktadır: Lenin bu yapıtta Marksizm tarihinde ilk defa proletaryanın, —o olmaksızın proletarya diktatörlüğü için mücadelede zafer kazanmanın mümkün olmadığı— öncü örgütü, proletaryanın elinde esas silah olarak parti öğretisi'ni ortaya koymuştur.

("Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi" s. 59-66 Almanca)