Seçimler Ve Sınıf Çalışması

Seçimler Ve Sınıf Çalışması

31 Mart Yerel Seçimleri’nin icra edilmesine birkaç hafta kaldı. Partimiz seçim politikasını AKP’nin kaybettirilmesi ve geriletilmesi üzerine kurdu. Parti örgütlerimiz ve yoldaşlarımız bulundukları her yerde bu politika doğrultusunda çalışma yürütüyorlar. Seçim çalışmalarının bir yanı desteklenen adaylar için somut seçim propagandası yürütmektir. Ancak bir Komünist Partisi bu amaçla yürütülecek çalışmayı hangi içerikle ve amaçla yürütür sorusunun cevabını vermek durumundayız. Eğer bu soruya doğru cevabı vermezsek parlamenterist anlayıştan bir farkımız kalmaz.

Komünist Partisi en genel anlamıyla burjuvazinin seçim süreçlerinde de sosyalizm propagandası yaparak, kapitalist sistemin yanlışlıklarını gösterir ve sosyalizmin işçi sınıfı ve emekçi halklar için neden tercih nedeni olduğunu ortaya koyar. Ancak, sosyalizm propagandası pratikten ve içinde yaşanılan koşullardan bağımsız olarak ele alınamaz. Ekonomik kriz koşullarında işçi ve emekçilerin sosyal koşulları çok ağır sorunlarla yüklenmiş durumda. Bu yük seçim sürecinin son haftalarında daha da artacak ve seçim sonrası ağırlaşacak. Ekonomik yaşam koşullarının bu düzeyi seçim süreci çalışmalarında ele alınan en temel konudur. Bu şekilde seçmenlerle kurulan ilişkilerde onları yönlendirmek için geliştirilen bir dizi argümanımız var.

AKP, MHP ve iktidar çevresinde yuvalanan diğer partilere karşı çalışmalarımızda yöneldiğimiz ana kitle, işçi, emekçi, işsiz, emekli ve yoksul olmasına rağmen bu partilere oy verenlerdir. Gerek büyük ve önemli metropollerin işçi yatağı semtleri, gerekse kırsal alanda sorunlu bölgeler AKP ve MHP’nin oy depoları durumundadır. Popülist, şoven, milliyetçi ve dini hassasiyetleri istismar eden söylemler bu kitlelerde karşılık buluyor. Ancak aynı seçmen ekonomik sorunların sonuçları ile en fazla karşı karşıya gelen kitleyi oluşturmaktadır. Bu gerçeklik çalışmalarımızın temelini oluşturuyor.

İktidar bu kitlelerin gözünü sözde icraatları ile boyuyor. İmar sorununu çözmek, altyapı yatırımlarını güçlendirmek, yol yapmak, toplu taşımada ilaveler yapmak ve çeşitlendirmek icraatmış gibi yansıtılıyor. Bunlar her iktidarın ve belediyenin görevleridir. Belirleyici olan bu icraatların nasıl gerçekleştirildiğidir. Sosyalist bir toplumda iktidarın ve yerel yönetim kurumlarının, devletin sosyal ve toplumsal bir görevi olan bu icraatları bir başarı olarak göstermek ve üstüne üstlük bütün bu icraatları özel girişimci ve yüklenicilere yaptırmak ciddi bir çelişkiye işaret etmektedir. Bu sorun onlara oy veren kitlelere anlatılmaktadır. Konut sorununun çözümü, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmetleri, kitle taşımacılığı, şehirlerin alt yapıları sosyalist bir yönetimin olmazsa olmazlarıdır. Aradaki temel ayrım sosyalist yönetimde bu icraatların birer hizmet olarak çok doğal olmasıdır. Çok doğal olması gereken hizmetleri kendi partilerinin birer meziyeti gibi göstermeleri seçmenleri nezdinde deşifre edilmelidir.

İktidar partilerine oy veren seçmenlere işgücü sömrüsü anlayabilecekleri şekilde anlatılmaktadır. Bu konuya bağlı olarak işsizlik ve yoksulluk çok daha uygun anlatılabilmektedir. Bu bağlamda konut kiraları, alım gücünün düşüklüğü ve asgari ücret dengesizliği ortaya konulabilmektedir. Kürt seçmene ayrıca ulusal baskı ve inkarın ötesinde sınıfsal sorunların gerçekliği anlatılmakta ve burjuva partilerine ulusal sorunun çözümü konusunda umut bağlanmasının o partilerin doğalarına aykırı olduğu izah edilmektedir. Türk ve diğer uluslardan seçmenlere ise bu ülkede Kürt halkına karşı uygulanan inkar ve imha politikalarının gerçek nedenleri anlatılmaktadır. Bu bağlamda şoven ve ırkçı politikaların iktidar partileri tarafından neden geliştirildiği izah edilebilmektedir ve bunun etkisi olmaktadır. Çünkü Türk ve Kürt emekçiler birlikte çalışıp yaşayan, sosyal olarak aynı işgücü sömrüsü ile karşı karşıya olan bireylerdir. Kürt emekçileri sınıfsal sömürünün ötesinde bir de ulusal sömürü ile karşı karşıyadırlar. Sömürü katmerleşmektedir. Birlikte çalışan ve yaşayan bireylere bu gerçeği anlatmak zor olmamaktadır.

Sözünü ettiğimiz çalışmalar yerellerde, mahallelerde yürütüldüğü gibi fabrika ve işyerlerinde de çalışmalarımızın ana eksenini oluşturmaktadır. Yoldaşlarımızın olmadığı fabrika ve işyerlerinde ilişki en kısa sürede yerleşim birimleri, semt ve mahalle çalışmaları üzerinden kurulabilmektedir. Bu yolla üretim birimlerinin içinde de çalışma gerçekleştirmenin koşullarını yaratabilmekteyiz. Aynı örgütlenme yöntemi şantiyeler için de geçerli olmaktadır. Özellikle ekonomik kriz koşullarında dibe vuran inşaat sektöründe çalışan ve çalışmış işçilerin durumları çok kötü bir tablo arzediyor.

Metropollerde üretim birimlerinde ve mahallelerde kurulan ilişkiler bu merkezler ile sınırlı kalmıyor. Genellikle kırsal kökenli olan göçmen işçilerin memleketleri ile sıcak ve sürekli bağları sürüyor. Aynı zamanda memleketlerinde yaşamaya devam eden akrabalarına destek oluyorlar. Kazançlarının önemli bölümlerini ailelerine aktarıyorlar. Dolayısıyla aileleri üzerinde etkileri küçümsenmemeli. Bu şekilde hiç ilişkimizin olmadığı yerleşim birimleri ve kırsal ile ilişki kurulabiliyor.

Yürütülen bu faaliyetlerin nasıl sürekli bir ilişkiye yükseltilmesi sorusu partimiz tarafından yanıtlanmıştır. İşyeri, fabrika, şantiye ve mahallelerde işçi grupları, komiteleri ve konseyleri oluşturmak yönünde bir açılım gerçekleştirilmiştir. Emek ve sınıf eksenli yürüyen bu çalışmalar önümüzdeki dönemde sınıf savaşımının gelişmesinde küçümsenmeyecek bir rol oynayacaktır. Bu nedenden dolayı bugün kurulan her ilişkinin kalıcı hale getirilmesi ve sürekli genişleyecek bir ilişkiler zinciri oluşturması önem arz etmektedir ve sınıfın içinde kitle çalışmamızın temelini oluşturmaktadır.

Bütün bu çalışmaların seçimlerle ne ilgisi olduğu akla gelebilir. Temel amaç işçi, emekçi, yoksul, işçi ve emeklileri iktidar partilerinin tahakkümünden ve etki alanlarından kurtarma çabasıdır. Ülkenin tüm iletişim araçlarını ve basın yayın kurumlarını kontrolleri altında tutan iktidar partilerinin karanlık sansür ve yasak duvarını kırmak ancak sınıf ile doğrudan temas içinde aşılabilir. Bu süreç ülke gündeminin azami düzeyde politikleştiği bir dönemi ifade ediyor. Yalan ve kirli bir seçim propagandası gündemi çarpıtıyor. Bizler bunun farkındayız ancak kitleleri de farkında değillermiş olarak değerlendirmeyelim. Bu kadar gerilen bir toplumsal ortamdan kitleler de etkileniyor. Kitlelerin sağ duyularına güvenmemiz gerekir. Ancak kitlelerin siyasal konumlanışları konusunda onlara yardım etmek de bizlerin görevidir. Kitlelerin yaşadıkları sonucunda oluşan sağ duyularının bilince çıkması bu denli demagojik bir propaganda döneminde zaman ister. Ama aynı zamanda da en uygun ortamı sunar. İktidar sözcüleri yalan ve çarpıtmaları ile bize muazzam propaganda malzemeleri sunuyorlar. Önemli olan onları doğru değerlendirmek ve kalıcı örgütlenme biçimleri oluşturmamızdır. Bu alanda açtığımız yol doğrudur ve istikrarla sürdürüldüğünde bir yandan sınıf bilincinin gelişmesine katkıda bulunacak, diğer yandan da seçim gibi ortamlarda iktidar partilerinin aleyhine sonuçlar yaratacaktır.

Biz ne kadar ilkeli, inatla, sabırla ve sürekli olarak sınıf içinde kitle çalışmalarını yürütüp genişletirsek o derece sonuç alıcı olacağız. Seçim süreci bizler için ölçü olabilir. Sınıf içinde içten içe gelişen memnuniyetsizlik daha önce destekledikleri iktidar partilerine bir güvensizliğe dönüşebilir. Ancak bu değişim kendiliğinden olmayacaktır. İşçi sınıfının politik örgütünün görevi ve belirleyici rolü bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bir yandan günlük mücadeleleri güncel ve günlük sorunlar temelinde inşa etmek ve onu sosyalizm amacımızla bağlayabilmek demokratik mücadelemizin içeriğini şekillendirmektedir. Mekanik olmayan bu ilişki ve süreç gerektiren bu çalışmanın başarısı, ancak bugün yürütülen faaliyetlerine ve onların kalıcılaşıp kurumsallaşmasına bağlıdır. Komünistlerin ve partimizin varlık nedeni de burada ortaya çıkmaktadır. Yapılan çalışmaların ilk sonuçlarını 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını aldığımızda görmüş olacağız. Bu faaliyetin önemi bu denli somuttur.