Yaşasın 1 Mayıs ! İşçi Sınıfının Mücadele Birlik Dayanışma Günü

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 29 Nisan 2019 Tarihli Çağrısı

Yaşasın 1 Mayıs ! İşçi Sınıfının Mücadele Birlik Dayanışma Günü

Yaşasın 1 Mayıs !  İşçi Sınıfının Mücadele Birlik Dayanışma Günü

İşçiler, Emekçiler, Yurttaşlar!

1 Mayıs 2019’u karmaşık bir ortamda karşılıyoruz. Ülke ekonomik kriz koşullarında. İşçiler, emekçiler ve yoksullar inim inim inliyor. Zamlar aldı başını yürüdü. Sağlıklı beslenmeyi bırakalım, karnımızı doyurmak mümkün değil. İşsizlik almış başını yürümüş.

En fazla övündükleri otomotiv sektörü zorunlu izin kullandırıyor. Üç vardiya çalışma uzun zamandır bir, en iyi ihtimalle iki vardiya olarak uygulanıyor. İnşaat ve yapı sektörü çökmüş. Yevmiyeler üçte bir fiyatına düşmüş. İnşaatlar durmuş. İş yok. Tüm sektörler benzer durumda. Dolayısıyla tüm sektörlerde çalışan işçi ve emekçilerin sorunları da kat ve kat artıyor.

Metal, tekstil, deri, gemi inşaat, sektörleri farklı durumda değil. İşyerleri kapanıyor çünkü sipariş yok. İşyerleri kapanıyor, çünkü sermaye kaçıyor. Kendi yarattıkları kaos ortamında gemiyi ilk terkedenler, ülkeyi terk edenler yine kendileri oluyor. Onlar topraklarını bu kadar seviyorlar. Onun için onların “Vatan, Millet, Sakarya” söylemlerine aldanmayın. Onların dini de, imanı da paradır.

İşçiler, emekçiler ise karınlarını doyurabilmek için kapitalizmin banka finans sistemi tarafından borçlandırılıyorlar. Olanağı olan borçlanıyor, olmayan açlıkla boğuşuyor. Asgari ücret enflasyon oranının çok altında belirleniyor. Asgari ücrete en az enflasyon oranı kadar zam yapılmasını istemek için harekete geçmek en doğal hakkımızdır. Bu da yetmediği gibi şimdi de Kıdem Tazminatlarımıza göz diktiler. Neden? Çünkü patronlar öyle istedi. Türkiye’deki iktidarlar patronlar ne isterse onu yaparlar. Bunu değiştirmek zorundayız. Üreten biziz, yöneten de biz olmalıyız.

 

Köylüler ve Yoksul Kır Emekçileri!

Tarımın ve hayvancılığın yok edildiği bir ülkede işsizliğin artması çok normaldir. İnsanlarımız yerlerini yurtlarını terk ederek büyük şehirlere çalışmaya geliyorlardı. Büyük şehirlerde yaşam daha pahalı. Ama ona da katlanarak buldukları işlerde çalışıyorlardı. Şimdi bu olanaklar da yok oldu.

Trakya ve Anadolu gibi verimli toprakları ve muhteşem bir doğası olan bir ülkede tarım ve hayvancılık yok oluyor. Patates ve soğan dahil geleneksel yemeklerimiz buğday, mercimek, nohut, fasülye ve pirinç artık ithal ediliyor. Et ithal ediliyor. Yetmiyor, az sayıda kalmış büyük ve küçük baş hayvanlar için saman ithal ediliyor.

Sizleri evlerinden, yurtlarından, akrabalarınızdan koparıyor bu sistem. Ona rağmen aç bırakıyor. Büyük şehirlerde barınamıyorsunuz. Mecburen girip yeraltı madenlerinde çalışıyorsunuz. Deneyimsiz ve eğitimsiz olarak canınız yok sayılarak sömürülüyorsunuz. Veya metropollerde kaldırımlarda yaşayarak açlık bedeli karşılığında belediyelerde yevmiyecilik yapıyorsunuz. Kağıt, plastik ve cam topluyorsunuz.

Halbuki köyler kalkındırılsa, uluslararası tekellerin baskıları sonucu durdurulan tarım ve hayvancılık kooperatifler yoluyla geliştirilse ne göçe ihtiyaç olacak ne de bu sefalet çekilecek. Onun için ama uluslararası politika ve finans kuruluşlarının kuklası iktidarlardan kurtulup “işçi-köylü el ele” kendi düzenimizi kurmalıyız.

İşsizler, Emekliler!

Türkiye’de işsiz olmak en kolay olunabilecek şey ama yaşamını açlık sınırında sürdürmeye çalışmak ise işin en zor yanı. Karnını doyurabilmek, ailene, çoluğuna, çocuğuna bir lokma ekmek götürebilmek için güvencesiz ve emeğinin karşılığını alamadığın işlerde çalışıyorsun. Bazen çalıştığın halde ücretini dahi alamıyorsun.

Emeklilik işsizliğin farklı bir türü olarak yaşanıyor. Türkiye’de emeklilik “modern kölelik ve yoksulluk” anlamına geliyor. Ekmek almayı dahi hesap etmek zorunda kalan, evine et ve süt mamülleri giremeyen bir yaşam biçimi. Emeklilik maaşlarının ülkedeki enflasyonla dengeli gelişmesi en temel hak olmalıdır. Bu doğrultuda mücadelemizi yükseltmeliyiz.

Çalışma hakkı anayasal bir hak, emekli olmak onurlu bir yaşam hakkı olmalıdır. Onu kazanmak için işçilerle ve emekçilerle birlikte hak alma ve kendi iktidarımızı kurma mücadelesini yükseltmeliyiz.

 

Cefakar Kürt Halkımız!

Türkiye nüfusunun dörtte birini oluşturan değerli Kürt yurttaşlarımız bu ülkede vergi ödemekle mükellef, devlete karşı her türlü sorumluluğu taşıyorlar ama devlet onlara hiç bir hak tanımıyor. Bir avuç burjuva elit Kürdün dışında milyonlarca Kürt işçi, emekçi, köylü yoksulluk sınırında yaşıyor. Kürtlerin arasında sağlıklı işsizlik istatistikleri dahi yok. Çünkü ezici çoğunluğu hiç SGK’lı olmamış, dolayısıyla işsizlik kayıtları yok.

Kendi dilini konuşmaktan ve kültürünü icra etmekten men edilen Kürt halkı sosyal olarak iki kez sömürülüyor. Birincisi işçi, emekçi, işsiz ve yoksul oldukları için diğer Türk kardeşleri gibi. İkincisi ise sadece ve sadece Kürt oldukları için milli anlamda sömürülüyorlar, yok sayılmak isteniyorlar. Bu sömürgeci inkar ve imha politikasına karşı şanlı bir direniş içinde olan Kürt halkı, bu haklı mücadelesini Türkiye işçi sınıfının emek mücadelesi ile birleştirmek ve sınıf savaşımında yer almak durumundadır. İster işçi, isterse işsiz olsun Kürt işçi ve emekçisinin Türk işçi ve emekçisinden bir farkı yoktur. Onun farkı ayrıca katmerli bir ulusal baskı ve terör altında olmasıdır. Bu noktada da Türk ve diğer uluslardan işçi ve emekçiler Kürt halkıyla sadece dayanışma içinde olmak değil, Kürt halkının en doğal insani toplumsal ve siyasi hakları için birleşik mücadeleyi örmek zorundadır.

Binlerce Kürt politik tutsağın açlık grevlerinde olduğu bir dönemde, cezaevlerinde ve dışarıda, tecrit uygulamasına karşı  Kürt yurtseverlerle dayanışma en önemli güncel demokratik görevlerden bir tanesidir.

 

Kadınlar ve Gençler!

Bu ülkede ikinci sınıf vatandaş olmamak, yaşamınızın geleceğine sahip çıkmak, eşit haklı birer birey olmak, kadınların özgürleşmesini ve gençlerin geleceğin güvencesi olmasını sağlamak için işçi sınıfının, emekçilerin mücadelesine sahip çıkmak zorundayız. Bu ülkede kadınlara ve gençlere gelecek için umut ve ufuk olacak tek güç işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının kurtuluşu ülkeyi bağımsız, özgür ve eşit haklı bir düzene kavuşturacaktır. Ayrımsız eşit eğitim ve çalışma hakkını kazanmak işçi sınıfının mücadelede önüne koyduğu en önemli amaçlar arasındadır.

Kadınlar üretim sürecine eşit haklı ve eşit ücretle katıldıkları sürece özgürleşecekler, erkek egemen şiddetin ve haksızlıkların pençesinden kurtulacaklardır. Gençler, fırsat eşitliği içeren modern bir öğrenim ve meslek eğitim politikası ile yeteneklerini ortaya koyabilecekler, kendilerini toplum yararına yetiştirebileceklerdir. Bütün bu olanaklar ancak Sosyalizm’de gerçekleşebilir. Onun için gençler ve kadınlar işçi sınıfının Sosyalizm mücadelesinin bütünsel güçleridirler. Onun için gençliğin yolu işçi sınıfının savaş yoludur ve kadınların katılmadığı bir devrim topal kalacaktır.

 

Yurttaşlar!

MHP destekli AKP-Saray Rejimi 31 Mart 2019 Mahalli İdare Seçimlerinde ciddi bir yenilgi almıştır. Partimiz seçim sonuçlarını AKP-Saray rejimi açısından “sonun başlangıcı” olarak tespit etmiştir. İktidarın bünyesinde derin bir yara açılmıştır. Erdoğan istediği kadar “bu seçimlerde en fazla oyu biz aldık” desin, bu doğru değildir. AKP Türkiye genelinde ciddi oy kaybetmiştir. Kaybettiği oy oranı yüzde 7 ile 10 arasındadır.

Seçim sürecinde tüm devrimci ve demokratik güçlerin oyları bölmeme ve MHP destekli AKP-Saray iktidarına yönelik darbe vurmak için belirledikleri seçim taktiği bir partiyi desteklemek olarak anlaşılmamalıdır. İzlenen seçim stratejisi, bir partiyi desteklemekten öteye iktidara yönelik bir duruş ve mücadele sergilemek niteliğindedir.

Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve siyasal kriz burjuvazinin, patronların, iktidarın ve kapitalist devletin krizidir. İşçiler, emekçiler, yoksul halklar zaten sürekli kriz durumundadırlar. Rejimin krizini çözmek bizlerin görevi değildir. Bizim görevimiz onların krizini derinleştirmek ve onları def etmektir.

Türkiye’nin baskı ve terör rejiminden kurtularak demokratikleşmesi, Kürt ulusal sorununun çözümü konusunda somut politik adımlar atılması, işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlar üzerindeki işgücü sömürüsüne karşı mücadele edilmesi, bu alanların tümü birbirine bağlı olarak ve her alanda ilerleme sağlanırsa başarılı olunacak süreçlerdir. Savaşsız ve sömürüsüz Sosyalist bir Türkiye için mücadele bugün bu mücadeleler içinde olunmazsa ve hatta bu mücadelelerin öncülüğü yürütülmezse boş bir söylemin ötesine geçemeyecektir.

Bu yıl geniş işçi ve emekçi yığınlar, Kürtler, gençler, kadınlar, işsizler, emekliler, yoksullar yani tüm ezilen ve sömürülenler, 21 Mart yığınsal Newroz kutlamalarının coşkusu ve 31 Mart seçimlerinden aldıkları moral gücün de olumlu etkisiyle tüm Türkiye’de 1 Mayıs Alanlarına akacaklardır. Son yıllarda gelişmeye başlayan, hemen hemen tüm illerde ve önemli ilçelerde 1 Mayıs’ın kutlanması geleneği çok önemlidir. Bir meydanda birkaç yüzbin emekçinin toplanması yerine ülke çapında farklı yerlerde birkaç milyon emekçinin sokakları, alanları fethetmesi, 1 Mayıs kutlamalarının ülkenin en ücra köşelerine yayılması, işçilerin fabrika ve madenlerden çıkıp 1 Mayıs alanlarına akmaları niceliksel olduğu kadar aynı zamanda niteliksel bir sıçramadır.

İktidar, baskı, yasak ve terör politikaları ile Taksim 1 Mayıs Alanında 1 Mayıs kutlamalarını yasaklarken kendi bindiği dalı kesmektedir. Türkiye işçi sınıfı er ya da geç 1 Mayıs Alanını tekrar zaptedecek. Ancak bunu başarana kadar da milyonlar 1 Mayıs bilinci kazanmış olacak.

Türkiye Komünist Partisi, Türkiye’nin ve Kürdistan’In tüm işçi ve emekçilerini 1 Mayıs’ta bulundukları her yerde alanlara çıkmaya, sokakları, meydanları fethetmeye çağırıyor.

  • Yaşasın 1 Mayıs! İşçilerin Mücadele-Birlik- Dayanışma Günü!
  • Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Mücadele Birliği ve Kardeşliği!
  • Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadelesi Proletarya Enternasyonalizmi!
  • Yaşasın Sosyalizm!
  • Savaşsız, Sömürüsüz ve Sınıfsız Bir Türkiye İçin İleri!

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
29 Nisan 2019