Türkiye Halkları Diktatöre HAYIR Dedi!

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 9 Haziran 2015 Tarihli Açıklaması

Türkiye Halkları Diktatöre HAYIR Dedi!

7 Haziran 2015 seçimleri barış, demokrasi, emek ve özgürlük güçlerinin başarısı ile sonuçlandı.

AKP iktidarına ve onun lideri Erdoğan’ın devletin tüm olanaklarını seferber ederek, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak el ele sürdürdükleri orantısız seçim kampanyası onlar için bir hezimet oldu.

Türkiye halkları, haramilerin hırsızlığına, dolandırıcılığına, yalanlarına, halkları aptal yerine koyma anlayışına DUR dedi. Halkların milliyetçi ve dinsel hassasiyetlerini kullanarak, onları istedikleri gibi yönlendirebileceklerini zannedenler yanıldılar. Halklar, kinci, saldırgan, gerginlik yaratan bir savaş diline karşı, barış, demokrasi, emek ve özgürlükten yana dili tercih etti.

Erdoğan ve AKP sınıfta kalmıştır. İşçi sınıfı ve emekçiler, yoksul kır emekçileri, sınıfsal haklarına sahip çıkmak adına AKP’ye oy vermemiştir. Kürt halkının önemli bir çoğunluğu, eşit haklı yurttaşlık ve devletin yürüttüğü kirli savaşın sonlandırılması için AKP’ye oy vermemiştir. Daha önce AKP’ye oy veren kimi küçük burjuva kesimler, din faktörünü kendi siyasi amaçları için kullanmasına tepki olarak  AKP’ye oy vermemiştir.

AKP’nin seçim kampanyası boyunca sözlü, yazılı ve fiilen saldırdığı, terörist ilan edip uyguladığı terörle oy potansiyelini yıldırmaya çalıştığı HDP, bu seçimden en başarılı parti olarak çıktı. Ağrı, Mersin, Erzurum, Bingöl ve en son Diyarbakır saldırıları. HDP Genel Merkezi’nin kurşunlanması. 156 tane HDP seçim bürosunun kundaklanması, bombalanması, saldırıya uğraması. Sadece seçim sürecinde ondan fazla HDP’linin öldürülmesi ve yüzlercesinin yaralanması. TSK’nin provokasyon amacı İHA uçuşları, kırsalda operasyonları, taciz atışları. Bütün bunlar HDP’nin başarısını engellemek yerine seçmenlerin HDP etrafında daha fazla kenetlenmesini sağladı.

Türkiye işçi sınıfı, Kürt özgürlük hareketi, devrimci ve demokratik güçler, Taksim Gezi ruhunun bileşenleri olarak HDP’nin Yeni Yaşam Programını seçim programı olarak desteklediler ve bu program çerçevesinde bir araya geldiler. Niteliksel olarak demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesini içeren bu program, en geniş ulusal demokratik güçlerin birlikteliğini sağlamıştır. Bu program, bir devrim ve sosyalizm programı değildir.

TKP, bir biri ile ayrılmaz bir bütünsellik arz eden, barış, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin genel yönelimine hizmet ettiği, bu mücadelenin güçlerini bir araya getirdiği için bu programı desteklemiş, HDP’nin seçim kampanyasına aktif bir biçimde katılmıştır. TKP, fiilen sınıfın içinde ve politik olarak da önündedir. Türkiye Komünist Partisinin döl yatağı fabrikalardır, işçi yatağı mahallelerdir. Büyük sanayii şehirlerinde, bu merkezlerde de AKP’nin en fazla oy kaybetmesi ve bu oyların HDP’ye verilmesi, komünistlerin, sosyalistlerin ve devrimcilerin somut çalışmaları ile olmuştur. Nasıl ki özgürlük hareketi AKP’ye oy veren Kürt halkının oylarının HDP’ye verilmesini sağlamış ise sınıf hareketi de bu görevini yerine getirmiştir. Kürtler, AKP’nin barış sürecinin bittiğini ilan eden, Rojava Kürdistanında Kürt halkına karşı politikalarını mahkum etmiş ve AKP’nin Kürt halkının sorunlarını çözemeyeceğini sandıkta belirtmişlerdir. AKP’nin Kürt illerinde ezici oy çoğunluğunu HDP’ye kaptırması Kürt ulusal bilincinin hayatta karşılık bulmasıdır. Ancak Kürtler kimi “sol” unsurların savunduğu gibi milliyetçi duygular ile değil, Türk ve Kürt halklarının ortak yeni yaşamı için, barış, demokrasi ve özgürlük için HDP’ye oy vermişlerdir. İstanbul, İzmir, Tekirdağ, Kocaeli, Bursa gibi işçi sınıfının yoğun yaşadığı kentlerde, özellikle işçi sınıfının ve emekçilerin yaşadığı semtlerde HDP’nin oy oranının ciddi olarak artışı, bu yerlerdeki Kürt, Türk veye diğer uluslardan işçi ve emekçilerin oylarının kazanılması sayesinde olmuştur. Onun için keskin “sol” söylemler sarf ederek özünde sağ politikalar uygulayan tekkeci anlayışlar, adlarında “komünist” benzeri ibareler taşısalar da sınıfa uzak, sınıf hareketi içinde bozguncu, burjuvazinin politikalarına hizmet eden güçler olarak nitelendirilmektedir.

Seçim süreci, işçi sınıfının birliğinin sağlanması, istemlerinin yükseltilmesi, Türk, Kürt ve diğer uluslardan işçilerin, ezilen emekçi halkların tek bir hedefe yönlendirilmesi açısından küçümsenemeyecek bir işlev görmüştür. Kürdistandaki emekçiler ve köylüler, Marmara ve Trakya’da direnen otomotiv işçileri ile dayanışmayı yükseltmişlerdir; Marmara ve Trakya’da direnen işçiler, Mersin, Adana ve Diyarbakır saldırıları karşısında Kürt halkıyla dayanışmalarını dile getirmişlerdir; tüm bu güçler, burjuvazinin iktidarına karşı, AKP diktatörlüğünü önlemek için hep birlikte HDP’ye vererek oy oranını artırmışlardır. Bütün bunlar çok önemli kazanımlardır.

Seçimler sonrası Türkiye, 8 Haziran Türkiyesi, 6 Haziran’dan farklı bir Türkiye’dir. Elde edilen bu kazanımları sınıf savaşımında önümüzdeki dönemde daha da geliştirilmelidir. Sendikal hakların genişletilmesi, işçi sınıfının örgütlenme ve mücadele özgürlüklerini kısıtlayan yasaların kaldırılması, Kürt ulusal sorununun adil, barışçıl ve demokratik bir çözüme kavuşturulması, Alevilerin ve diğer dinsel azınlıkların eşit ibadet ve kültürel haklarının sağlanması, son yıllarda onaylanan tüm anti-demokratik faşizan güvenlik yasalarının iptal edilmesi, yeni demokratik bir Anayasa yapılması, devlet kademelerinde gerçekleştirilen hırsızlıkların, dolandırıcılıkların ve rüşvetlerin hukuksal olarak takibi ve faillerin yargılanması, faili meçhul siyasi cinayetlerin aydınlatılması, faillerinin yargılanması, devrimci siyasi tutsakların, Kürt özgürlük mahkumlarının serbest bırakılması, özelleştirmelerin durdurulması, geri alınması,  sağlık alanında, eğitimde ve bilim kurumlarında kazanç amaçlı sömürünün kaldırılması, bu kurumların halka hizmet açısından devlet hizmeti haline dönüştürülmesi, tüm sağlık kurumlarının SGK’lılara fark almadan bakması, tedavi etmesi, kentsel dönüşüm adı altında şehirlerin ve doğanın rant uğruna talanının durdurulması, geç kalınmadan yanlışların düzeltilmesi, Balkanlar ve Ortadoğu’da barışçıl ve komşuları ile iyi ilişkiler geliştiren bir dış politikanın hakim kılınması ilk akla gelen önemli konulardır. Türkiye Komünist Partisi, önümüzdeki dönemde bu ve burada dile getiremediğimiz konuların takipçisi olacaktır. HDP’nin mecliste ve meclis dışında bu istemler temelinde mücadelesini destekleyecek, bizzat içinde olacak, eksik olunan yerlerde zorlayıcı olacaktır. HDP, kendisine oy veren geniş seçmen kitlesinin, mecliste icraatının takipçisi olacağının bilincindedir.

Mücadelenin buraya kadar olan dönemi AKP’nin Erdoğan eliyle uygulayacağı diktatörlüğü engelleme dönemiydi. TKP, seçimler öncesi, Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğunu, ya 12 Eylül faşist diktatörlük dönemini ve 90 yılları aratacak bir diktatörlüğün kurumsallaşması, ya da demokratik hak ve özgürlüklerin genişletileceği mücadelelerin gelişeceği ve AKP’ye dur denilen bir yol ayrımına girileceğini tespit etmişti. Tüm barış, demokrasi, özgürlük ve sosyalizm güçlerinin mücadelesi AKP’yi ve diktatör heveslisi Erdoğan’ı yenilgiye uğrattı. Şimdi, sınıf hareketinin güçlendirilerek yükseltileceği bir mücadele dönemine giriyoruz.

Üzerinde konuşulan koalisyon hükümetleri veya azınlık hükümetleri formülleri şöyle veya böyle gerçekleşebilir. TKP, burjuva iktidarlarının Türkiye’nin sorunlarının, özellikle işçi sınıfı ve ezilen emekçi halkların sorunlarını kesinlikle çözemeyeceğinin altını çizmektedir. HDP de burjuva iktidarlarının uygulama ve suçlarına ortak olmayacaktır. HDP, seçim programı olarak ilan ettiği ve milyonların oy verdiği Yeni Yaşam Programındaki istem ve hedeflerin gerçekleştirilmesi çerçevesinde meclis içinde ve dışında işlevini yerine getirecektir. Bunun tersi bir yaklaşım HDP’ye bağlanan umutları yok eder, HDP’yi işlevsiz kılar.

Önümüzdeki dönem, Türkiye’nin, işçi sınıfının ve tüm ezilen, sömürülen halkların, kapitalizmden kaynaklı sınıfsal sorunlarının çözüleceği bir düzen olan Sosyalizm için mücadelenin güçlerinin oluşturulacağı ve geliştirileceği bir dönem olacaktır. Bu güçler ise yine bu mücadeleler içinde oluşacaktır. İşçi sınıfının iktidarının hedeflendiği, sosyalist ekonominin ilkelerinin uygulanacağı, tüm emperyalist anlaşmaların yırtıp atılacağı, NATO üyeliğinden ayrılınacağı ve  AB ile adaylık ilişkilerinin iptal edileceği bir program TKP’nin programıdır. Bu programı yaşama geçirecek güçler ise bugün içinde olduğumuz mücadele aşaması sürecinde şekillenecek ve güçlenecektir. Onun için TKP olarak, HDP’nin Yeni Yaşam Programını kendi asgari programımız gibi yorumluyor, bu programın uygulanmasını savunuyor, çalışmalara fiilen katılıyoruz. Asıl mesele burjuva partilerin etkisi altında olan geniş işçi ve emekçi yığınları sınıf mücadelesine kazanmak, kendi çıkarlarına sahip çıkmalarını sağlamaktır.

TKP, seçim kampanyası sürecinde olağanüstü bir çalışma ile bu seçim başarısına imza atan, başta HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, HDP’nin tüm yönetici ve üyelerine; HDK’nin tüm bileşenlerinin yönetici, kadro ve çevrelerine, seçim kampanyası sürecinde  HDP’yi destekleyen tüm devrimci-demokratik, parti, kuruluş, sendika, dergi ve derneklere; barışın güvencesi gerilla birliklerine ve komutanlarına; Kürt özgürlük ve demokrasi güçlerine; bu seçim kampanyasında aktif görev alan tüm TKP örgüt, kadro ve sempatizanlarına; HDP’ye oy veren tüm yurttaşlara teşekkürlerini iletiyor. Seçilen tüm yeni vekillere görevlerinde başarılar diliyor, yeniden aday olmayan eski vekilleri yerine getirdikleri zorlu görevden dolayı kutluyor.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
9 Haziran 2015