İKTİDAR İSTANBUL’DA YENİLDİ, ÜLKE BİR YOL AYRIMINA YÖNELMELİDİR!

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 25 Haziran 2019 Tarihli Açıklaması

İKTİDAR İSTANBUL’DA YENİLDİ, ÜLKE BİR YOL AYRIMINA YÖNELMELİDİR!

23 Haziran 2019 tarihinde hukuksuzluk adına tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri MHP destekli AKP-Saray rejiminin yüzüne ağır bir şamar olarak inerek sonuçlandı. İktidar adayının karşıtları sadece oy oranını korumakla kalmadı, daha ileri bir sonuç alarak iktidarın adayını yüzde 9’dan fazla bir farkla yendi.

YSK’nin 6 Mayıs kararında neden dört seçim pusulası yerine sadece bir seçimi, Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal edip tekrarladığı sorusunu sormuştuk. Eğer seçim sürecinde usülsüzlük varsa her dört seçimin de, yani Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İl Genel Meclis Üyeleri, İlçe Belediye Başkanları ve Muhtarlık seçimlerinin tekrarlanması gerektiğini ileri sürdük. Bunun nedeni 23 Haziran seçim sonuçları açıklandıktan sonra ortaya çıktı.

İstanbul’un 39 ilçesi var. 31 Mart seçimlerinde bu 39 ilçenin sadece 14 tanesini  Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP almıştı. Geri kalan 24 ilçeyi AKP adayları, 1 ilçeyi ise MHP adayı almıştı. 23 Haziran’da tekrarlanan seçimler sonucunda AKP-MHP koalisyonu bu 25 ilçenin 12 tanesini kaybedecek, Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP  ise geri kazanacak oy oranına ulaştı. Yani 23 Haziran’da diğer pusulalar da yeniden seçime açılsaydı AKP’nin İlçe Belediye Başkanlığı sayısı 13’e düşecekti, Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP ise 26 İlçe Belediye Başkanlığına yükselecekti. Dolayısıyla İl Genel Meclis Üyelikleri de artan oy oranına göre Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP’ye geçecek ve Meclis’te temsil oranı tamamen değişecekti.

23 Haziran seçimleri Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP İBB Başkan adayı E. İmamoğlu açısından bir zafer olmuştur, ancak tüm pusulalar tekrar seçime açılsaydı AKP-MHP koalisyonunun yenilgisi kat ve kat artacaktı. O açıdan zafere rağmen hukuksuzluk aşılmış değildir.

Barış ve Demokrasi Güçleri destekli CHP adayı nitelemesini kullanıyoruz, çünkü HDP bünyesinde vücut bulan Barış, Demokrasi, Bağımsızlık, Emek, Özgürlük ve Sosyalizm güçlerinin aktif ve fiili desteği olmasaydı bu zafer yaşanamazdı. Özellikle ilçelerde elde edilen yükseliş birçok ilçede bizzat Devrimci Demokrat Kürt Özgürlük güçlerinin belirleyici katkısı olmasaydı bu sonuçlar alınamazdı.

Bazı bölgelerde AKP ve MHP tabanından oy kayması olması sınıf temelinde öne sürülen istemlerin ve emekçi yığınlarının sınıfsal temelde İktidar ile karşı karşıya gelişinin sonucudur. Halkların taleplerinin ve sınıfsal istemlerinin seçim kampanyası sürecinde gündemde tutulması farklı siyasal tercihleri olan emekçi halk bireylerinin ortak tavır aldığını kanıtlamıştır. Seçmen, ırkçılığa, ulusal ayrımcılığa, bölücülüğe, sınıf ve Kürt düşmanlığına, Pontus karşıtlığına karşı kesin tavrını ortaya koymuştur. Bu olgu başta partimiz olmak üzere tüm sınıf güçlerinin odaklanması gereken ana halkayı ortaya koymuştur. Söz konusu deney günlük sınıf çalışmasının temelini oluşturmak zorundadır.

23 Haziran İstanbul seçimlerinin sadece İstanbul seçimi olmadığının, iktidar açısından bir güven oyu referandumu olduğunun altını çizmiştik. MHP destekli AKP-Saray rejimi büyük bir darbe yemiştir. Devletin tüm maddi ve manevi olanaklarını kullanan iktidar güçleri bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küstahça kibirli ve ötekileştirici tarzı ile damgasını vurduğu bir seçim kampanyası yürütmüştür. Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Erdoğan adeta kendisi Belediye Başkanı adayıymışçasına seçim kampanyası yürütmüştür. Onun için bu seçimin asıl yenileni de Erdoğan olmuştur.

MHP destekli AKP Saray rejiminin bu ağır yenilgiye yanıtı ne olacak? Günlük yaşamda en çok konuşulan konu bu.  Ekonomik, politik ve askersel olarak duvara yaslanan ve çok ağır bir kriz içinde olan rejim öncelikle dilini “yumuşatarak” yeniden halk yığınları içinde yitirdiği güveni kazanmaya çalışacak. Ancak içine düştüğü ekonomik, politik ve askersel girdabın çözümü bu sistem içinde mümkün olmayacağı için iktidarları tehlikeye girmeye başladıkça ve bu süreç giderek ilerledikçe yeniden saldırgan ve baskıcı yöntemlere yönelecek. Seçim yenilgisin hemen ertesinde taktik olarak uygulanması olası “yumuşama” çok kısa sürede yerini tekrar zor, baskı ve teröre bırakacak. Çünkü, İstanbul seçim sonuçlarının açıkça ortaya koyduğu gibi, bugüne dek yanıltarak etkilerinin altında tuttukları emekçi halk yığınları bu iktidara karşı kırmızı kart göstermiştir. Bu eğilim önümüzdeki süreçte dalga dalga yaygınlaşacak ve kendini sokakta da hissettirecektir. İktidar da bu eğilime dizginsizce saldırarak yanıt verecek ve can havliyle konumlarını korumaya çalışacaktır.

Kürt halkı bu seçimlerde iktidarın kirli senaryolarını boşa çıkarmıştır. Önümüzdeki dönemde iktidar Kuzey Kürdistan ve bölgeye yönelik özellikle Rojava ve Güney Kürdistan’a yönelik yeni senaryolar üretecektir. Kürt halkını kandıramayacağını henüz anlayamamış veya anlamış olsa dahi kabullenmek istemeyen rejim yeni manevralar yapmaya çalışsa da yine kendi kazdığı kuyuya kendisi düşecektir. Türkiye işçi sınıfının devrimci güçleri ile devrimci demokratik Kürt özgürlük hareketinin birleşik mücadelesi önümüzdeki süreçte belirleyici bir rol oynayacaktır.

Bu seçimler burjuvazi arasındaki çatlağı da daha belirgin olarak gözler önüne sermiştir. Burjuvazinin iktidarla çıkarları çatışan belirli kesimleri liberal ve reformist konumları itibarıyla amaçlarını gerçekleştirmek ve görece daha esnek bir burjuva demokrasisine yönelmek için devrimci güçler ile adı konmamış geçici bir iş birliğine yöneliyor. Bu kesimler çatışma ve gerginlik politikalarının kendilerine de zarar verdiğinden yola çıkarak kendi sermayelerini korumak için iktidara karşı konum alıyorlar. Sınıf güçleri bu yaklaşımın ne anlama geldiğini çok iyi analiz ediyorlar. Ancak faşizan yöntemler kullanan gerici bir diktatörlüğe karşı burjuva demokratik güçler de dahil en geniş muhalefet güçlerinin mücadelesine önem veriyorlar. İstanbul seçimleri bu süreçte böyle bir yaklaşımın nasıl sonuç alıcı olduğunu ve iktidar güçlerini zayıflattığını göstermiştir.

Partimizin bundan sonra gelişecek politik süreçte en önemli görevi siyasi tercihleri ne olursa olsun en geniş sınıf güçlerinin ortak bir hedefe, iktidara karşı mobilize edilmesi görevidir. İşçi sınıfının ekonomik-sendikal ve sınıf bilinçlerinin gelişmesi, günlük istemler konusunda gelişecek mücadele pratiği sayesinde olacaktır. Bu mücadelenin mimarı, yürütücüsü ve öncüsü partimiz Türkiye Komünist Partisi olacaktır. Sınıf mücadelesinin gelişip güçlenmesi MHP destekli AKP-Saray rejimine ve gerici ve faşizan iktidara son verecek Barış ve Demokrasi Güçlerinin devrimci alternatiflerinin işçi sınıfı ve emekçi halklar arasında bilince çıkmasını sağlayacaktır. Ülkenin MHP destekli AKP-Saray rejiminden kurtulması Devrimci Alternatif’in gelişmesine bağlıdır. Ülkedeki toplumsal gelişmeyi sınıf mücadelesi yoluyla bir yol ayrımına ve kapitalizmin alternatifi Sosyalizm’e yöneltmek bugün partimizin sınıf içinde yürüttüğü sabırlı, sürekli ve eylemli çalışmaya bağlıdır. Partimizin stratejik yönelimi sınıfın içinde ve sahada karşılık bulacaktır.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
25 Haziran 2019