RUSYA FEDERASYONU KOMÜNİST PARTİSİ’NİN UKRAYNA OPERASYONU KONUSUNDA YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ’NİN ELEŞTİRİLERİNE YANITI

RUSYA FEDERASYONU KOMÜNİST PARTİSİ’NİN UKRAYNA OPERASYONU KONUSUNDA YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ’NİN ELEŞTİRİLERİNE YANITI

Rusya Federasyonu Komünist Partisi

23 Nisan 2022'de Yunanistan Komünist Partisi'nin yayın organı Rizospastis gazetesi, Yunanistan Komünist Partisi MK Uluslararası İlişkiler Bürosu imzalı "Ukrayna'daki emperyalist savaş ve Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin Tutumu Üzerine" başlıklı bir makale yayınladı.

Makale, Rusya'nın Ukrayna'da yürüttüğü özel operasyonla ilgili olarak RFKP'nin eylemlerini değerlendiriyor ve partiyi açıkça iktidar ve emperyalizm yanlısı bir pozisyona sahip olmakla suçluyor. Bu yanlış değerlendirmeye ilkesel olarak katılmıyoruz.

Makalenin içeriği, Yunanlı yoldaşlara göre Ukrayna'da yaşananların Rus burjuvazisinin çıkarlarına hizmet eden emperyalist bir savaş olduğu ve Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin özel askeri operasyonu destekleyerek "iktidardaki Birleşik Rusya Partisi ve Devlet Başkanı Putin ile uyumlu" bir politika izlediğidir.

Yunanlı yoldaşlar bu savaşın "emperyalist" karakterini ısrarla vurgulayarak Lenin'in bilinen görüşünü dayanak alıyorlar: "Pazarları ve yabancı ülkeleri yağmalama ‘özgürlüğü’ için mücadele, her ülkede proletaryanın devrimci hareketini ve demokrasiyi bastırma çabası, burjuvaziye yarar sağlamak için bir ulusun ücretli kölelerini diğerininkilerle karşı karşıya getirerek tüm ülkelerin proleterlerini aldatma, bölme ve katletme arzusu; savaşın tek gerçek içeriği ve anlamı budur. "

Yunanlı yoldaşlar, bu ifadenin Lenin'in emperyalist güçlerin fetih savaşı olan "1914-1918 Savaşı" adlı eserinde yer aldığından söz etmiyorlar. Ancak dogmatik bakış açısını terk ederek değerlendirirsek her savaşın kendine özgün özellikleri olduğunu saptarız.

Marksistlerin bir savaş konusundaki tutumunu belirlemesi, her savaşın kendine özgü karakterine bağlıdır. Çünkü, tarihte emperyalist savaşların yanı sıra, faşizm ve Nazizm’in siyasal olarak ortaya çıktığı 20. yüzyılın ortalarında Ekim Devrimi’nin etkisiyle ulusal kurtuluş ve anti-faşist savaşlar sömürge dünyasında yaygınlaşmıştır.

Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin Politikasına Hangi Görüşler Temel Oluşturuyor?

Partimiz, özel operasyona ilişkin politikasını saptarken, nesnel olarak Ukrayna'daki krize yol açan somut tarihsel koşulları analiz etmiştir.

Ukrayna Topraklarının Tarihi  

Rusya'daki Ekim Devrimi'nden önce, Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan Ukrayna tipik bir tarım ülkesiydi. Ukrayna'da ve tüm Sovyetler Birliği’nde sanayiyi güçlendirmek amacıyla, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin doğu ve güneyinde bulunan ve hiçbir zaman Ukrayna'nın bir parçası olmamış altı sanayi bölgesini tarım ülkesi olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne verdi. Bunlar arasında Donetsk ve Lugansk bölgeleri ve Kırım vardı. Bkz. Kruşçev Dönemi SSCB Yüksek Prezidyum Kararı, 1954 yılı.  

1939'da, daha önce Polonya'ya ait olan Galiçya (Batı Ukrayna) SSCB tarafından Ukrayna'ya verilmişti. Dolayısıyla, Ukrayna'nın bugünkü toprakları SSCB'ye katılmasının bir sonucudur. Özetle Ukrayna, daha önce Polonya'nın, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun güçlü etkisi altında olan Galiçya'nın (Lemberg bölgesi, Lviv) ve Rusya'ya ait olan Doğu Ukrayna'nın yani birbirinden farklı parçaların "bir araya getirilmesiyle" oluşmuştur.

Sosyalist Ukrayna'nın sanayisi gelişti. Metal ve kömür üretimine havacılık ve füze teknolojisi, petrokimya ve enerji üretimi (4 nükleer santral) ile savunma sektörleri eklendi. SSCB'nin bir parçası olarak Ukrayna, sadece bugünkü topraklarının çoğunu değil, aynı zamanda Avrupa'nın en büyük on ekonomisinden biri olma yolundaki ekonomik potansiyelini de kazanmıştır.

Aralık 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması, Ukrayna ve Rusya'nın yüzyıllardır süregelen ekonomik entegrasyonunu da eş zamanlı olarak yok etmiş ve Sovyetler Birliği'nin dağılması Rusya ile Ukrayna arasındaki tüm ekonomik, siyasi ve kültürel bağları koparmıştır.

Bugün Ukrayna Avrupa'nın en yoksul ülkelerinden biridir. Metalürji dışında imalat sanayii neredeyse yok olmuştur. Ukrayna ekonomisi, Batı'dan aldığı krediler ve iş bulmak için Avrupa ve Rusya'ya göç eden insanların gönderdiği dövizler sayesinde ayakta duruyor. Yaşam standartları düşmüş ve göç hızla artmıştır. Yaklaşık 10 milyon kişi (45 milyon kişiden) ülkeyi terk etti, bunların çoğu yüksek nitelikli profesyonellerdi. Ukrayna en yüksek yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik ve eşitsizlik seviyelerine sahiptir. Ülke ulusal bir felaketin eşiğindedir.

Çatışmayı körükleyen bir zemin olarak Kiev'deki hükümet darbesi Şubat 2014'te Ukrayna'da ABD ve diğer NATO ülkelerinin doğrudan desteğiyle bir hükümet darbesi gerçekleşti. Meşru hükümet devrildi. Neo-Naziler iktidara geldi. ABD, ülkedeki bu rejim değişikliğinin hazırlanması (2014) ve sözde "demokrasinin geliştirilmesi" için yaklaşık 5 milyar dolar harcadığını açıkça itiraf etmiştir.

Elbette hiç kimse böylesine devasa bir meblağı öylece hesapsız harcamaz. Hükümet darbesi sonucunda, eskiden beri geleneksel olarak güçlü milliyetçi, anti-Semitik, Polonya karşıtı, Rus düşmanı ve anti-komünist duyguların güçlü olduğu Batı Ukrayna'dan, Galiçya'dan insanlar iktidarı ele geçirdi.

Rusça konuşan nüfusun zorla asimilasyonu başladı. Rus dilinin yasaklanması ve okul eğitiminin Rusça'dan Ukraynaca'ya dönüştürülmesi kararı Donetsk ve Lugansk bölgelerinde şiddetli bir direnişle karşılaştı.

Halk ayaklandı. Ulusal düzeyde 11 Mayıs 2014 tarihinde Donetsk ve Lugansk bölgelerinde yapılan referandumda vatandaşların %87'si bağımsızlık yönünde oy kullanmıştı.

Dolayısıyla Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri Kremlin'in emriyle değil halk kitlelerinin inisiyatifiyle kurulmuştur.

Donetsk ve Lugansk bölgelerini ele geçirmeye yönelik birkaç başarısız girişimin ardından Kiev Nazileri teröre başvurmuştur. Sekiz yıl boyunca devam eden ağır topçu bombardımanı sırasında yaklaşık 14.000 sivil ölmüş ve on binlerce sivil sakat kalmıştır.

Altyapı ciddi şekilde hasar gördü. Avrupa ülkeleri ve ABD, Donbas'taki Rus nüfusun soykırımını sekiz yıl boyunca büyük bir kayıtsızlıkla izleyerek Kiev rejiminin eylemlerini etkili bir şekilde meşrulaştırdı.

Bugün AB ve ABD, savaş sırasında insanların çektiği acıları anlatırken korkunç bir ikiyüzlülük sergilemekte, ancak sivillerin canlı kalkan olarak kullanılmasının "özgürlük savaşçıları" olarak adlandırdıkları kişiler arasında standart bir uygulama haline geldiği gerçeğini görmezden gelmektedir.

Yunanlı yoldaşlarımız Ukrayna'daki durumu değerlendirilirken Neo-Nazizmin gelişimini ve bu ülkenin faşistleşme tehlikesinden söz etmiyorlar.

Rusya'nın bu ülkedeki askeri operasyonunun temel amaçlarından biri de ülkeyi silahsızlandırmaktır. Amerikan Kongre üyeleri ve özel gizli servisleri bile Ukrayna'nın uluslararası neo-Nazizmin merkezi haline geldiğini kabul ediyor.

İşte sadece birkaç gerçek. Hitler'in SSCB'yi işgalinden sonra, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Batı Ukrayna'da aşırı milliyetçi, anti-Semitik, Rus düşmanı ve anti-komünist duygular yaygındı. Burada oluşturulan Nazi SS tümenleri Kızıl Ordu'ya karşı savaştı.

Ateşli bir Hitler hayranı olan Semyon Bandera liderliğindeki yerel milliyetçiler Yahudileri yok etmeye başladılar. Banderistler Ukrayna'da, tüm Holokost kurbanlarının dörtte biri olan yaklaşık 1,5 milyon Yahudi'yi katletti.

1944 yılında Ukrayna'nın batısında gerçekleşen "Volyn Katliamı" sırasında yaklaşık 100.000 Polonyalı katledilmişti. Banderistler komünist partizanları öldürdü ve yüzlerce Belarus köyünde yaşayan sivilleri yaktı. Savaştan sonra, ABD ve İngiltere tarafından desteklenen Batı Ukrayna'daki anti-komünist ve Sovyet karşıtı isyancılar, 1945-1953 yılları arasında sivil halka karşı terör uyguladı.

Bu yıllar boyunca Bandera faşistleri yaklaşık 50.000 vatandaşı öldürmüştür. Bu haydutların torunları ve halefleri 2014 darbesinden sonra iktidara geldi.

Bugün Ukrayna'yı fiilen yöneten neo-Naziler arasında Polonya, Yahudi ve Rusya karşıtı terör geleneği çok güçlüdür.

Ukrayna'da Nazi ideolojisi aşılanıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında vahşeti örgütleyen ve işleyen Ukraynalı faşistler resmi olarak ulusal kahraman ilan edildi. Sembolleri bugünkü Ukrayna devleti tarafından benimsenmiştir.

Faşist suçluların onuruna her yıl yürüyüşler düzenlenmektedir. Sokaklara ve meydanlara onların isimleri verilmiştir. Ukrayna Komünist Partisi yasaklanmış ve illegal çalışmaya zorlanmıştır.

Siyasetçilere ve gazetecilere yönelik gözdağı ve cinayetler her günün konusu.

Lenin'in anıtları ve bizlere SSCB'deki yaşamı hatırlatan her şey yok edildi. Bugün, Almanya'daki Faşist SA saldırı birlikleri gibi, Banderacılar da büyük şirketlerin savaş tugaylarıdır. Banderacılar hükümetin her icraatını kontrol ediyorlar ve hükümet darbesi tehditleriyle sürekli şantaj yapıyorlar.

Bugün Ukrayna devleti, ABD'nin tam politik ve finansal kontrolü altında, faşist unsurlar tarafından desteklenen büyük iş dünyası ile hükümet bürokrasisinin ittifakı niteliğindedir.

Ukrayna’daki askeri çatışma, Rusya’nın özel askeri operasyonun nedenleri ve karakteri Marksist teori açısından Yunan yoldaşlarımızın iddia ettiği gibi emperyalist bir savaş olarak adlandırılamaz. Bu esasen Donbas halkının yani Donetsk ve Lugansk bölgelerinin ulusal kurtuluş savaşıdır.

Rusya'nın bakış açısına göre bu operasyon, ulusal güvenliğe yönelik dış tehdide ve faşizme karşı bir mücadeledir. Donbas halk milislerinin, Batı ülkelerinden gelen yabancı güçlerin ve binlerce Ukrayna devlet askerine karşı koyamadığı bir sır değildir.

Milislerin yenilgiye uğratılması, büyük bir kısmı Rus vatandaşı olan ve Rusça konuşan nüfusun yok edilmesine yol açacaktı. Rusya Federasyonu Anayasasının verdiği meşruiyete dayanan Rusya hükümeti vatandaşlarını korumak ve ülkenin ulusal güvenliğini sağlamak için meşru tedbirler almıştır, zira bu başka bir yolla mümkün olamazdı.

Ukrayna, ABD ve AB'nin desteğiyle Minsk anlaşmaları kapsamındaki müzakere sürecini kasıtlı olarak sabote etmekteydi. O dönemde Ukrayna'nın Donbas bölgesinde mevzilenmiş 150.000 askeri ve Nazi taburları vardı. Kiev, ABD'nin desteğiyle Donbas'ın kontrolünü askeri yollarla yeniden ele geçirmeye hazırlanmıştı.

Amerikalı liderlerin onayıyla Ukrayna bu yılın 2022 Mart ayı başında Donbas'ı ve ardından Kırım'ı ele geçirmek için askeri bir operasyon hazırlamıştı. Bu planların varlığını doğrulayan somut kanıtlar mevcuttur. Banderacı faşist destekli rejim sekiz yıldır bu savaşa hazırlanıyordu. Ukrayna askerlerinin beyinleri Rus düşmanlığı ruhu ile ideolojik anlamda yıkanmıştır.

Güçlü mevziler oluşturuldu ve ordu en yeni silahlarla donatıldı. ABD, emperyalist jeopolitik hedefleri doğrultusunda Ukrayna'yı giderek kendi askeri çıkarları alanına çekti ve ülkeyi "son Ukraynalı askere kadar" Rusya ile savaşmaya kararlı bir NATO öncüsüne dönüştürdü.

Aralık 2021 gibi erken bir tarihte Rusya, NATO'nun doğuya doğru genişlememesi konusunda görüşmeler yapılması için ABD'ye bir teklifte bulundu.

Amerikalılar açık bir cevap vermekten kaçındı. Nitekim Ocak 2022'de Rusya, bu durumda ulusal güvenliğini korumak için ek tedbirler almak zorunda kalacağı uyarısında bulunmuştu. Aynı zamanda, ABD'nin taktik nükleer silahlarının Ukrayna'ya konuşlandırılması da Biden ile tartışılıyordu.

Dört nükleer enerji santraline ve önemli bir bilimsel ve teknolojik potansiyele sahip olan Ukrayna, kendi nükleer silahını üretmek için hazırlıklara başlamıştı. Pentagon'un himayesi altında Ukrayna, bakteriyolojik silahlar geliştirmek için 30'dan fazla laboratuvar kurdu. Bu laboratuvarlarda ölümcül hastalıkların özellikle tehlikeli bakterileri üzerinde çalışıldığını ve bunların farklı ırklardan insanlar arasında yaygınlaştırılması yöntemleri üzerinde çalışıldığını gösteren belgeler bulunmaktadır. Tüm bunlar sadece Rusya için değil, tüm insanlık için bir tehdit oluşturmaktadır.

Yunan yoldaşlara göre bunlar emperyalistler arası çelişkiler ya da pazarlar ve maden kaynakları için emperyalist mücadeledir.  

Bize göre, sınıfsal meselelerin ulusal unsurlar içerdiğini ve aynı zamanda ulusal meselelerin sınıfsal niteliğini görememek dogmatizme yol açar.

Rus oligarşisinin Ukrayna'da gözü var mı, yoksa yok mu?

Yunan yoldaşlarımız, savaşın Rus burjuvazisinin çıkarları doğrultusunda Ukrayna'nın doğal kaynaklarını ve sanayi potansiyelini ele geçirmek için yürütüldüğünü kanıtlamak için Lenin'in savaşların doğasına ilişkin sözlerini tarihsel bağlamından koparıyorlar. Ancak Rus hükümetinin Ukrayna'yı ele geçirmek için önceden hazırlık yaptığı iddiası gerçeklerle çelişmektedir.

Rus siyasi liderliği en başından beri Donbas'ta Halk Cumhuriyetleri’nin kurulmasına ilişkin bir referandum fikrini desteklemedi.

Minsk-2 Anlaşmalarından sonra Rusya, Donbas'ın belli bir özerklikle de olsa Ukrayna'nın bir parçası olarak kalacağını peşinen kabul etmişti.

Askeri operasyon başlayana kadar Rus yönetimi Minsk-2'ye uyulması konusunda ısrarcı oldu ki bu da Donbas'ın Ukrayna'nın bir parçası olarak kalacağı anlamına geliyordu.

Peki emperyalist işgal için hazırlık suçlamasının bir dayanağı var mı?

1991'den bu yana Ukrayna, sanayisi ve kaynakları ABD ve AB tekelleri tarafından azgın sömürünün nesnesi haline gelmişti.

Rus oligarşisi, Batı'nın çıkarları doğrultusunda gerçekleşen "pastanın paylaşılması" sürecine katılmamıştır. Onlar Ukrayna'yı Batı’nın sömürü alanı olarak kabul etmekteydi.

Dahası, Rusya oligarşisi Ukrayna'daki askeri operasyona karşıydı. Rus oligarşisi dünya oligarşisine entegrasyon arayışındaydı ve zaten Rusya'nın Batı yanlısı yönelimini sürdürmesi için oligarkların Rus hükümetine baskı yapmasını isteyen Batılı güçlerin büyük baskısı altındadırlar.

Buna ek olarak Rusya oligarkları, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonundan önemli ölçüde zarar görmüştür. Yaptırımlara maruz kaldılar ve saraylarının ve yatlarının ellerinden alındığını ve banka hesaplarının dondurulduğunu görüyorlar. Otuz yıldır Rusya'yı yağmalayan ve şimdi de ganimetleri ellerinden alınan bu Rusya oligarklarına karşı en ufak bir sempati duymuyoruz.  Sadece Rus oligarşisinin askeri operasyonda hiçbir çıkarı olmadığını, aksine bu operasyondan zarar gördüğünü vurgulamak istiyoruz. Büyük sermaye bu operasyonu desteklemeyi reddederek sadece mülklerini ve paralarını değil, aynı zamanda Rus siyasi yönetici eliti içindeki nüfuzlarını da kaybediyorlar.

Hangi sınıf güçlerinin Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun en şiddetli muhalifleri olduğuna dikkat edilmeli.

Bunlar her şeyden önce büyük tekelci sermaye, onun liberal çevrelerdeki siyasi temsilcileri ve sözde aydınlar arasındaki "yaratıcı" uşaklarıdır.

Elbette dünyada emperyalistler arası çelişkilerin varlığını kabul ediyoruz. Emperyalist yağmacıların diğer ülkelerin doğal kaynaklarını ve enerji kaynaklarını gasp etme arzusu vardır.

Rusya, Batı'nın ülkemizi ucuz hammadde kaynağı haline getirme planlarının bir kurbanıdır. On yıllardır bu planlara karşı direniyoruz. Ancak, Rusya'da büyük şirketlerin gücüne dayanan mevcut siyasi sisteminin tüm eksikliklerine rağmen, Rusya'nın bir gecede böyle bir yırtıcı bir canavar haline geldiğine inanmıyoruz. Ukrayna'daki çelişki ve çatışma dogmalara meydan okuyan bir biçimde temelden farklı bir karaktere sahiptir.

Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin Tutumu

Rusya Federasyonu Komünist Partisi, 2014 yılında Maydan protestoları sırasında Ukrayna'da iktidarı ele geçiren rejimin niteliğini tanımlayan ilk parti olmuştur.

Daha o zamandan itibaren partimizin tüm faaliyetleri, devam eden siyasi süreçlerin sınıfsal özünü araştırmaya dayanmaktadır.

Yakın zamana kadar eski birleşik Sovyet devletinin bir parçası olan halkların çıkarlarını fiilen göz ardı eden Rus siyasi liderliğinin dış politikasını her zaman eleştirdik.

Eylemlerimizi yakından takip edenler (ve Yunanlı yoldaşların belgelerimizi çok iyi bildiklerini varsayıyoruz), 2014 yılından bu yana Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin tanınmasını sürekli olarak talep edenin Rusya Federasyonu Komünist Partisi olduğunu bilirler.

Rusya'daki başka hiçbir siyasi parti Donbas halkını desteklemek için bu kadar çok şey yapmamıştır. Donbas'ın Rusya'ya geri dönmesini en başından beri destekledik. "İktidardaki Birleşik Rusya Partisi’nin ve Başkan Putin'in çizgisini" takip eden Rusya Federasyonu Komünist Partisi değil, aksine Putin hükümeti tarihsel zorunlulukların baskısı altında Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin 30 yıldır temsil ettiği çizgiyi takip etmek zorunda kalmıştır.

1991'deki anti-komünist darbeden bu yana geçen otuz yılı aşkın sürede, yönetici siyasi elite karşı kararlı mücadelemizi ortaya koyduk. İşte bu yüzden partimiz kitleler arasında bu kadar geniş bir desteğe sahiptir.

Eylül 2021'de yapılan Devlet Duması seçimlerinde Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin oyların yaklaşık %19'unu kazandı. Üstelik bu zafer, büyük seçim sahtekarlığı mekanizmasına rağmen gerçekleşti.

Gerçek halk desteğinin bu orandan çok daha yüksek olduğundan eminiz. Bunun nedeni, Marksizm-Leninizm ruhuyla, halkın çıkarlarını ve halkın ruh halini inceleyerek dikkate almamızdır. Bu arada Rusya Federasyonu Komünist Partisi, Ukrayna'daki Rus özel operasyonunu destekleyerek Rus vatandaşlarının ezici çoğunluğunun iradesini dile getirmiştir.

Partimizin "Milliyetçi yaklaşımlara ve milliyetçi güçlere kur yaptığı" iddialarına gelince, Rusya Federasyonu Komünist Partisi'nin Rusya'nın önde gelen yurtsever sol gücü olduğunu gururla söyleyebiliriz.

Rus halkının ve yüzyıllardır Ruslarla birlikte yaşamış olan diğer halkların, özellikle de Ukraynalıların ve Belarusluların çıkarlarını korumayı enternasyonalist görevimiz olarak görüyoruz.

Bize göre, "Rus dünyasının" ya da Rus medeniyetinin tarihsel önemini inkar etmek, antik Yunan medeniyetinin büyük önemini inkar etmek kadar saçmadır.

Yunan lider Manolis Glezos Akropolis'teki Nazi bayrağını yırttığında, sadece sınıfsal çıkarlar değil, aynı zamanda Alman işgaline karşı kararlı bir mücadele yürüten Yunanlıların ulusal gururu da ona yol göstermişti.

Dünya kamuoyunun Ukrayna olayları karşısındaki tutumu

Kibirli bir şekilde "dünya toplumunu" temsil ettiklerini iddia eden Batılı siyasetçiler ve batılı medya açıkça neo-Nazilerin yanında yer alırken, Avrupa ve Amerikan yeni sömürgeciliğini ilk elden deneyimlemiş olan Asya, Afrika, Orta Doğu ve Latin Amerika'daki büyük ülkeler haklı olarak Ukrayna'daki olayları Rusya'nın ABD liderliğindeki tek kutuplu dünyaya karşı direnişi olarak görmektedir.

Dünya nüfusunun %60'ının yaşadığı ülkeler ya Rusya'nın operasyonunu destekliyor ya da tarafsız bir duruş sergiliyor.

Sadece 1941'de Hitler koalisyonunun üyeleri olarak Sovyet ülkemize savaş açan Batılı güçler saldırgan bir tutum sergiliyor. Bu ülkeler Avrupa'nın yanı sıra, Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından Nazi askeri makinesinin yeniden canlanmasına büyük katkıda bulunan ABD ve İngiltere'dir. Bugün Rusya bir kez daha faşizmle ve onun Avrupa ve ABD'deki destekçileriyle savaşıyor.

Yunanistan Komünist Partisi'nin Nazizme ve askeri diktatörlüğe karşı mücadeledeki kahramanca eylemlerini hatırlayarak, yoldaşlarımızın bugün Rusya'yı Ukrayna eliyle ezmeye çalışanların saflarına bilinçli olarak katılmış olabilecekleri fikrini temelden reddediyoruz.

SSCB'nin 1991'de çöküşünden sonra uluslararası komünist ve işçi hareketinin yeniden canlanmasına muazzam katkılarda bulunmuş bir parti olarak Yunanistan Komünist Partisi'ne duyduğumuz derin saygıyı bir kez daha yineliyoruz.

Bununla birlikte, Yunanlı yoldaşlarımızın çeşitli sözleri bazen mutlak dogmaların ifadesi gibi görünüyor. Partimiz, dünyanın her yerindeki komünistlerin olayların özünü anlamalarına ve bunları değerlendirirken doğru, gerçekten Marksist bir yaklaşım geliştirmelerine her zaman yardımcı olabilecek yoldaşça diyalogdan yanadır.

Rusya Federasyonu Komünist Partisi
Merkez Komitesi
Uluslararası İlişkiler Bürosu