Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı (1)

Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı (1)

Türkiye Komünist Partisi Program Taslağı

Türkiye Komünist Partisi’nin yeni Program taslağı Ocak 2014 tarihinden beri tartışılıyor ve katkılar sonucu geliştiriliyor. Son taslak halini bu sayımızda bölümler halinde yayınlamaya başlıyoruz. Her sayıda yayınlanan bölümler için notlarınızı alabilirsiniz. Ancak tüm bölümler yayınlandıktan sonra notlarınızı, görüş, eleştiri ve katkılarınızı bütünsellik içinde tkp.bilgi@googlemail.com adresine yazılı olarak yollayabilirsiniz.

Parti örgütleri ve yoldaşlarımız arasında bu taslak parti çalışmasının önemli bir alanı olarak örgütlü olarak tartışılıp ele alınıyor. Taslağı ATILIM’da yayınlamaktaki amacımız örgütlü çalışma içinde bulunmayan, TKP’nin gerekliliğini savunan ancak arayış içinde olan, TKP’yi savunan ancak ideolojik ve politik olarak kimi değişik duruşları olan, farklı devrimci, sosyalist, hatta devrimci-demokratik örgütlenmeler içinde bulunan, eski parti üyesi olup da bugün bazı konularda farklı yaklaşımları olan, partimizde daha önce yönetici görevlerde bulunmuş olup bugün dünyaya farklı pencerelerden bakan dostlarımızın da katkı ve görüşlerini almaktır.  Bu görüşler bir eleştiri niteliğinde de, bugünkü durdukları yerin gerekçelendirilmesi biçiminde de olabilir. Kuşkusuz ki burada kastettiğimiz dostlarımız geçmişte yapılan tüm çalışmaları bir daha tekrarlanmaması gereken bir hata olarak gören ve sınıf savaşımına sırtını dönen, anti-komünist pozisyonları savunan unsurlar değildir. Devrimci hareketin şu ya da bu yerinde mücadelesini sürdüren, ancak Marksizm-Leninizm’e, geçmiş ve bugünkü pratiğimize eleştirel olarak yaklaşan ancak geçmişini de karalamayan, sahip çıkan dostlarımızdan bahsediyoruz. Parti tarihimizi bir bütünsellik içinde ele aldığımızda bugün ve bundan sonraki savaş dönemleri için tüm bu görüşleri değerlendirme gereksinimi duyuyoruz.

Program sürekli geliştirilecek bir belgedir. Bu taslak bağıtlandıktan sonra da gelişecektir. Bugün için amacımız tüm bu tartışmalara ve örgütlü çalışmamıza yön verecek, teorik, ideolojik, politik, programatik temeli güçlendirmektir. Bu tartışma aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’ın devrimci ve sosyalist güçleri arasında var olan görüş farklılıklarının dostane bir temelde tartışılmasına katkı sağlamakta, ülkenin, bölgenin ve dünyanın sorunlarına ortak bir yaklaşım geliştirmek açısından hizmet etmektedir.

TKP’nin yeni programını tüm bu görüşleri de alarak son halini vereceğiz. Türkiye işçi sınıfının politik örgütü TKP’nin programı tüm bu çevrelerin, birikimlerin ve deneylerin ışığında değerlendirilerek son halini alacak, tüzüksel organlarda son hali karar altına alınacak, onaylanacaktır. Böylece sınıfın partisinin programı alışılagelmişin dışında devrimci mücadelenin içindeki çeşitli kişi ve çevrelerin de katkısıyla şekillenmiş olacaktır.  Onaylanacak olan TKP Programı tüm yoldaşlarımız için bağlayıcı olacaktır.   

TKP Merkez Organı ATILIM Redaksiyonu

 

I. GEREKÇE

GÜNEŞLİ BİR TÜRKİYE VE DÜNYA MANİFESTOSU

Dünya uçurumun kenarında. İnsan emeği en “modern” biçimlerde sömürülüyor. Milyarlarca insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. Sömürgeleştirilmiş ülkelerde salgın hastalıklar kol geziyor. Bu “modern” çağda, başta ABD olmak üzere dünyanın “en ileri” ülkelerinde okuma yazma oranı geriliyor. ABD’de, AB’de, Doğu Avrupa ve Pasifik’te mutlu bir azınlık lüks ve ihtişam içinde yaşarken, dünyanın bütün nimetlerinden faydalanırken, aynı ülkelerin ve bölgelerin içinde milyarlarca insan, sömürüyle, işsizlikle, açlıkla, yoklukla, salgın hastalıklarla, eğitimsizlikle mücadele ediyor. Patronlar, para babaları servetlerine servet katarken, dünyada saate üç yüz çocuk açlıktan ölüyor, dünyada her gün yirmi dört bin kişi açlıktan ölüyor, Afrika’da senede yedi milyon kişi açlıktan ölüyor.

Dünyanın en zengin yeraltı değerli maden kaynaklarına sahip olan Afrika kıtası bilinçli olarak geri bıraktırılıyor. Halklar kölelik düzeni koşullarında yaşıyor. Uzak Doğu’da, Asya’da, Orta ve Latin Amerika’da sefalet ve yoksulluk diz boyu. Örnek olarak, Almanya’da, ABD’de, Fransa, İngiltere, Rusya ve Türkiye’de milyonlarca emekçi yoksulluk sınırının altında yaşıyor, sokaklar evsizler-barksızlar ile dolu, emperyalist kapitalist metropollerde aş evleri kuruluyor.

Belirleyici olan insanların gelecek korkusu ile yaşamalarıdır. Kendilerinin, çocuklarının, torunlarının gelecekleri konusunda hiç bir güvence hissetmemeleridir. Milyarlarca insan bir anlamda gelecek güvencesinden yoksun “günlük” yaşıyor.

Sermaye sınıfı, kapitalistler, varlıklarını sürdürmek için halkları, emekçileri sömürdükleri yetmiyormuş gibi, dünyanın her yerinde savaş ocaklarını körüklüyorlar. Bu sayede bir yandan, askersel teknoloji ve sanayiyi geliştirip kazançlarına kazanç katıyorlar, diğer yandan ise dünyanın değişik bölgelerinde imtiyaz ve etkinliklerini artırıyorlar. Savaşlar sürecinde milyonlarca insanın ölmesi, şehirlerin evlerin yerle bir olması, travmalar oluşması onları zerre kadar etkilemiyor.

Bütün bu sebeplerden dolayı Kapitalizm barbarlıktır. İnsan onuruna karşı, emeğe karşı bir düzendir. Bunu sürdürmek ancak dini ve milliyetçi motiflerle, insanları, halkları, emekçileri uyutarak, bölerek, birbirine düşürerek mümkün oluyor. Buna bir DUR demek gerekiyor.

Toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir. İnsanlığın, ezilen halkların, sömürülen emekçilerin, işçi sınıfının geleceği Komünist Toplum Düzenindedir. İnsanın insanı sömürmediği, doğaya sahip çıktığı, savaşların olmadığı, insanların kendi ihtiyaçları temelinde çalışıp mutlu olarak yaşadıkları Güneşli Bir Dünya’nın adı Komünizm’dir.

Kapitalist sömürü düzenine son verecek ve Sosyalist Toplum Düzenini oradan da Komünist Toplum Düzenine yürümesine olanak sağlayacak tek güç işçi sınıfıdır. Zincirlerinden başka kaybedecek hiç bir şeyi olmayan, ama aynı zamanda dünyada insanlık için gerekli olan tüm değerlerin yaratıcısı olan, böyle olduğu halde iş gücünü kapitalistlere satmak zorunda kalan tek sınıf işçi sınıfıdır. Dünya’da emek-sermaye çelişkisi çözülmeden hiç bir toplumsal sorunun kökten ve kalıcı çözümü mümkün değildir. Evet, bugünden yapılacak işler vardır, elde edilebilecek kazanımlar vardır, ancak bu kazanımları kalıcı hale getirmenin ve yepyeni toplumsal koşullarda sürekliliğini sağlamanın tek yolu toplumun çoğunluğunun, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin kendi öz iktidarlarıdır.

O zaman, yaratılan artı değer, kazanç olarak bir avuç kapitalistin cebine ve kursağına girmeyecek. Tüm toplum emeğin, üretimin, hizmetlerin nimetlerinden eşit bir şekilde yararlanacak. İşsizlik bir toplumsal sorun olarak ortadan kalkacak, çalışma hakkı, sosyal hak ve güvenceler, eğitim, sağlık, kısacası insanca yaşam hakkı toplumun en doğal hakkı olacak. Savaşların, ölümlerin, açlığın, yoksulluğun, işsizliğin maddi temelleri ortadan kalkacak.

İnsanlığın ulaşabileceği en modern ve en adil toplum düzeni olarak Komünizm’i kurmak bugün dünden daha da önemle hedeflenmesi gereken bir amaçtır. Türkiye Komünist Partisi, kendi mücadele alanı olan Türkiye’de, bu onurlu uluslararası mücadelenin öncü politik gücüdür. Tüm dünyada işçi sınıfı ve ülkelerin Komünist Partileri ile uluslararası dayanışma içinde bu mücadelesini sürdürmektedir. Uluslararası sermaye sınıfı, burjuvazi, milyarların sömürülmesi, yoksullaşması ve ölmesine karşın, milyonların, milyarların insanca bir düzenine kuşkusuz ki razı olmayacaktır. Bulundukları ülkeleri ve dünyayı kendi amaçları doğrultusunda yönetmeyi sürdürmeyi isteyecektir. Ülkemizdeki işbirlikçi oligarşi de bunun için direnecektir. Komünistleri kötüleyecek, bizlere karşı direnecek, bizi yok etmeye çalışacaktır. Bugün yaptığı da bundan başka bir şey değildir. Bu nedenle bizim mücadelemiz de zorlu bir mücadeledir ama kesinlikle başarıya ulaşacaktır.

Sömürenlerin değil sömürülen ve ezilenlerin, savaş çığırtkanlarının değil barıştan yana olan ezici çoğunluğun zaferi hayal değildir. Güneşli bir Türkiye ve Güneşli bir Dünya mümkündür. Kötüler değil Haklılar kazanacaktır !

 

II. GİRİŞ

Türkiye Komünist Partisi, Türkiye’nin en eski partisidir. Kemalistlerin henüz İngiliz emperyalistleri ile uzlaşmasından önce Anadolu’da başlatılan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ateşleri içinde ve Rusya’da Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin etkileri altında, 10 Eylül 1920 yılında kuruldu.

Türkiye Komünist Partisi’nin kurucuları, ilk Genel Başkanı Mustafa Suphi, ilk Genel Sekreteri Ethem Nejat ve Merkez Komitesi üyesi toplam on beş yoldaşımız, 28-29 Ocak 1921 gecesi, 23 Nisan 1920’de yeni kurulan ilk Meclis ve Mustafa Kemal ile görüşmek için Ankara’ya giderken, Kemalist burjuvazinin cellatları tarafından Karadeniz’in derin sularında boğularak katledildiler.

Mustafa Suphi önderliğindeki Türkiye Komünist Partisi, Kafkasya’da Türkiyeli komünistlerden oluşturulan Kızıl Alaylar ile emperyalist, işgalci güçlere karşı yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşına katılmaya geliyorlardı. Kızıl Alaylar, Yeşil Ordu birlikleri ve bölgelerde oluşturulan Komünist Birlikler ile cephelerde yer alacaklar idi.

Türkiye Komünist Partisi, Türkiye burjuvazisinin İngiliz emperyalizmi ile uzlaşmasını engellemek, Ulusal Kurtuluş Savaşını, Toplumsal Kurtuluş Savaşına yükseltme amacını güdüyordu. İşbirlikçi Kemalist burjuvazinin amacı ise, TKP’nin bu politikasını boşa çıkarmak idi. Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve yoldaşlarımızın katli de, Kızıl Alayların Anadolu topraklarına girişinin önlenmesi de, Türkiye Komünist Partisi’nin 12 Eylül 1922’de yasaklanması da bu amaca hizmet eder.

Türkiye Komünist Partisi üzerindeki resmi yasak 1922 yılından beri süregelmektedir. Türkiye Komünist Partisi burjuvaziden yasallık dilenmemektedir. Türkiye Komünist Partisi bu yasağı fiilen kıracak ve bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da işçi sınıfımızın ve emekçi halklarımızın nezdindeki meşruiyetine dayanmayı temel alacaktır.

Türkiye Komünist Partisi’nin tarihi, cesaret, yiğitlik ve kahramanlık tarihidir. Partimiz, Mustafa Suphilerden başlamak üzere daha sonraki derin gizlilik koşullarında, baskı, saldırı ve tutuklama ortamlarında, yüksek komünist idealler ve onun taşıyıcısı olan partimizin katledilen, tutuklanan, insanlık dışı işkencelerden geçen, sürgünler yaşayan yoldaşlarının, kahramanca mücadele eden ve düşen yoldaşlarımızın omuzlarında yükselmiştir.

1982 yılında, faşist diktatörlüğün sorgu odalarında, sır vermeden canını veren, komünist onuru ayakta tutan, Merkez Komite üyemiz Deniz yoldaşımız (Mustafa Asım Hayrullahoğlu), 10 Ekim 2015 Ankara Katliamı’nda can veren Merkez Komite üyemiz Kadri Erol yoldaşımız (Kemal Tayfun Benol) Partimizin onurlarıdır. 1950’li, 70’li ve 80’li yıllarda tabutluklarda direnen, işkencehanelerde ve mücadeleler içinde, sokaklarda, alanlarda katledilen yoldaşlarımız Türkiye Komünist Partisi’nin onurudur.

Bu Program, Türkiye Komünist Partisi’nin beşinci programıdır. Birinci Program; 1920 yılında partimizin kuruluşunda kabul edilen programdır. Birinci Program, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin etkileri altında ve Ulusal Kurtuluş Savaşı koşullarının programıdır. İkinci Program; 1926 yılında, partimiz yasaklandıktan sonra, yeni koşullara uygun olarak, temelde önüne emperyalizm ile işbirliği yapan Kemalist CHP iktidarına karşı mücadeleyi ele alan programdır. Üçüncü Program; 1974 yılında yayınlanmış, partimizin Bilen yoldaş önderliğinde gerçekleştirdiği 1973 Atılımı’nın eseridir. Ülkede yükselen sınıf savaşımının ve uluslararası alanda keskinleşen sınıf çatışmasının gereklerine göre hazırlanmıştır. Dördüncü Program; 1983 yılında, askersel faşist diktatörlük ve partimize yönelik operasyonlar döneminde kabul edilmiştir, faşist diktatörlüğe karşı mücadele programı olarak bağıtlanmıştır.

Parti tarihimizin kimi dönemlerinde, belge ve politikalarında Kemalizmin, reformizmin ve sağa kaymanın etkileri görülmektedir. Bu etkiler, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katlinden sonra, Şefik Hüsnü çizgisinin Kemalist politikalarından kaynaklanmaktadır. Aynı çizginin bir ifadesi olan Dr.Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli’nin etkilerine 1973 Atılımında İ.Bilen yoldaş önderliğinde son verilmiştir. İ.Bilen yoldaşın, 1983 yılında ölümünden sonra partimizi likidasyona dek sürükleyen Haydar Kutlu (Nabi Yağcı) yönetimindeki Merkez Komite, bu eğilimleri tekrar güçlendirmeye çalışmıştır.

Partimizin tarihi olumlu ve olumsuz yanlarıyla, ideolojik, politik ve örgütsel alanda bir bütündür. En ağır ihanetler de, en şanlı kahramanlık örnekleri de Parti tarihimizin bize bıraktığı bir mirastır. Parti tarihinde rol üstlenmiş her birey bu tarihin bir parçasıdır, yok sayılamaz. Parti tarihindeki tüm inişler çıkışlar, provokasyon ve likidasyonlar bir gerçektir. Bu olgular var olduğu için geçmişte ve günümüzde Parti tarihinin farklı dönemlerinde, her defasında “tekrar ayağa kalkmak”, “yeniden örgütlenmek”, “dağılan örgütleri tekrar oluşturmak”, “likidasyona son vermek” olgularından söz etmek durumunda kalınmıştır ve kalınmaktadır. Kimi dönemlerde Kemalist çizginin partimizdeki etkinliği, dahili olgular kadar Komintern ve SSCB, dolayısıyla SBKP dış politikası gibi olgular ışığında da ele alınmalıdır. Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin kuruculuğu ve sınıf düşmanı emperyalizm ile uluslararası alanda yürütülen keskin sınıf mücadelesi, Türkiye’nin, jeopolitik konumu temelinde ele alındığında Türkiye’de işçi sınıfının politik mücadelesinin gelişmesinin aleyhinde kimi sonuçların gerçekleşmesine de sebep olmuştur. Kuşkusuz ki işçi sınıfının mücadelesinde genelin çıkarları özelin çıkarlarının üstündedir, onun için bu tespitimizi genelleştiremeyiz. Ancak, bazı dönemlerde parti yönetimlerinin gerekli görüş ve müdahaleleri gerçekleştirememeleri ve bunun sonucunda oluşan ideolojik, politik ve örgütsel hasar ve kayıplar parti tarihimiz açısından yaşanmış bir gerçekliktir. Partimizin bundan sonraki dönemde yürüteceği tarih çalışması parti tarihimizden gerekli ders ve deneyleri çıkarmamız açısından önem arz etmektedir. Partimizin tarih çalışması, komünizme inancı kalmamış, burjuva ideolojisinin etkisinde olan unsurların değil, ancak ve ancak Partimizin, yani komünizme ve partili mücadeleye inancını koruyan ve tarihi bu doğrultuda bir mücadele silahı olarak gören inançlı kadroların işi olmalıdır. Tarih çalışması sınıfsal ve partili bir çalışmadır, tarafsız olamaz.

1990’larda gerek Partimizde, gerekse dünyada yaşanan örgütsel ve politik likidasyon, esas olarak, daha önceleri başlamış olan ideolojik revizyon sürecinin pratikteki doğal sonucudur. Her likidasyon, özü ve başlangıcı itibarıyla ideolojiktir; ve yaşamış olduğumuz likidasyondan çıkmanın yolu da Marksist Leninist bir ideolojik hattı güçlendirmekten geçer. Söz konusu olan Marksist Leninist ideolojinin yenilgisi veya aşılmışlığı değil, ideolojinin revizyonunun ve deformasyonunun aşılması, Marksist Leninist teorinin, onun ilkelerine, sınıfsal ve devrimci özüne sadık kalarak, çağımızdaki yenilikleri kapsayacak şekilde geliştirilmesidir.

Bu çerçevede, Partimizin likidasyonuna son veren bugünkü Merkez Komitesi ve kadroları, ilkesel olarak tüm Kemalist, liberal ve reformist eğilimlere kapıyı kapatmıştır. Parti Yönetimimiz, Mustafa Suphi’lerin, Ethem Nejat’ların, Nazım Hikmet’lerin, Reşat Fuad’ların, Yakup Demir’lerin, Aram Pehlivanyan’ların, İsmail Bilen’lerin, Deniz yoldaşların, Tayfun Benol’ların, Bolşevik, Kominternci, Leninci hattının temsilcisidirler.

Türkiye Komünist Partisi, Beşinci Programı ile eline güçlü bir silah almıştır. Bu Program doğrultusunda geliştirilmiş politikalar ile donanmış parti örgüt ve kadrolarımız, ülkemizdeki burjuva iktidarına devrimci yoldan son vererek, işçi sınıfının ve sömürülen tüm emekçi halkların iktidarını kurma yeteneğine sahiptir.

Türkiye Komünist Partisi’nin programının genel çerçevesini ve temel ilkelerini, Karl Marks ve Friedrich Engels tarafından hazırlanan, ilk defa 21 Şubat 1848 yılında yayınlanan Komünist Parti Manifestosu” oluşturmaktadır. Bu çerçeve, V.İ.Lenin tarafından, özellikle Parti teorisi, Proletarya Diktatörlüğü ve Emperyalizm Teorisi ile geliştirilen etmenler ile tamamlanmıştır. İşçi sınıfının Marksçı-Leninci teorisi, dünyada bilim özelliği taşıyan tek dünya görüşüdür. İşçi sınıfının dünya görüşü, tüm sosyal ve fen bilimlerinin bir sentezi olarak, doğadaki olgu ve dinamiklerin toplumsal yaşamdaki etkileri ve izdüşümleri temel alınarak geliştirilmiştir. Marksist Felsefe, Marksizmin Ekonomi Politiği ve Bilimsel Komünizm kuramları, işçi sınıfının dünya görüşünün, biliminin, bileşen temel ögeleridir. Biz bu dünya görüşünü Marksizm-Leninizm olarak veya İşçi Sınıfının Bilimsel Dünya Görüşü olarak nitelendiriyoruz.

Karl Marks ve Friedrich Engels, Komünist Partisi Manifestosunda, “… bugüne kadarki toplumların tarihi, sınıf savaşımlarının tarihidir …” der. Bugün için de geçerli olan bu tespit, sınıf savaşımında proletaryanın, burjuvazinin iktidarını yıkana ve artı-değer sömürüsünü ortadan kaldırana dek emek-sermaye çelişkisinin toplumların temel çelişkisi olduğunun ifadesidir. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak, sömürüye son vermek için komünistlerin görevi bu bilinci işçi sınıfına taşımak, sınıf savaşımını yükseltmek, devrimin ordusunu hazırlamak ve burjuvazinin iktidarını yıkmaktır.

Karl Marks, 11. Tez olarak da bilinen, 1845 yılında Feuerbach Üzerine Tezler adlı kısa notlardan oluşan özgün el yazısı eserinin son tezi olan onbirinci tezinde Filozoflar dünyayı sadece yorumlamışlardır, asıl olan onu değiştirmektir” der. (Marx-Engels Werke / Tüm Eserler / Almanca, 3.cilt, Sayfa 533, Dietz Verlag, Berlin 1969). Türkiye Komünist Partisi, günümüz koşullarında, uluslararası ve ülkedeki durumu analiz ederek, enternasyonal bir mücadele olan, proletaryanın politik mücadelesine, kendi sorumluluğu alanındaki coğrafyada yapacağı katkıları bu Program ile belirlemiştir.

(Bir dahaki sayıda devam edecektir)