Devletin TKP Müdahalesi

Devletin TKP Müdahalesi

Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı ATILIM

TC Devleti 93 yıllık doktrini geleneği ile yeni bir sınıfsal müdahale gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Bu davranış TKP kadrolarına yabancı değildir. Mustafa Kemal’in ‘Türk Komünist Partisi’, Mustafa Kemal’in talimatı doğrultusunda 18 Ekim 1920’de kuruldu. Yaklaşık bir ay önce 10 Eylül 1920’de Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisi’nin Anadolu’da önü kesilmek istenmişti. ‘Türk Komünist Partisi’ ’nin kurucuları arasında, Tevfik Rüştü ArasMahmut Esat BozkurtCelal BayarYunus NadiKılıç Ali, Hakkı Behiç Bayiç, İhsan Eryavuz, Refik Koraltan, Eyüp Sabri Akgöl ve Süreyya Yiğit vardı. Partiye Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, İsmet İnönü ve Kazım Karabekir de üye oldular. Mustafa Kemal’in ‘Türk Komünist Partisi’, Mustafa Suphi ve yoldaşları Karadeniz’de haince katledildikten ve Türkiye Komünist Partisi yasaklandıktan sonra yine kendisi tarafından kapatıldı. Türkiye Komünist Partisi’nin kendilerine göre önü kesilmiş, liderleri ve yönetimi katledilmiş, dolayısıyla artık ‘Türk Komünist Partisi’ ‘ne de gerek kalmamıştı.

2001 yılında, yine TC Devleti’nin, bu sefer Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’na koordine ettirdiği bir resmi “TKP” denemesi ile karşı karşıya kaldık. Likidasyon sürecinden çıkış için adım atmakta olan, o dönemde 80 yıldır yasaklı olan TKP kadro ve örgütlerinin önünü kesmek, komünist ideleri ülkenin ve dünyanın tek çözümü olarak gören komünizan gençleri aldatmak, yanlış yönlendirmek ve komünist düşünceyi boğmaktı görevleri. Bu girişimi başlatanların içinde bir adet dahi yasaklı TKP kadrosu yoktu. Evet, eskiden TKP’li olarak anılanlar vardı. Onların temsiliyetini ise 1982’de 12 Eylül döneminde faşist iktidarın partimize yönelik “Kızıl Fener” operasyonunda polisle işbirliği yapan ve ajan olduğu gerekçesi ile teşhir edilip partiden atılan ‘Sarıca’ parti adlı Ulvi Oğuz yapıyordu. Partimiz bu oluşumu devletten icazetli resmi SİP/”TKP” olarak niteledi.

2014 yılı, SİP/”TKP” içindeki genç kadroların durumu farkederek bu oyuna bir son vermek için seslerini ve iradelerini yükselttikleri yıl olmuştur. Halkın TKP’si adı altında ayrışan ve resmi dahi olsa “TKP” isminin daha fazla kötüye kullanılmasının önüne geçmek isteyen bu kadrolar ayrışma süreci derinleştikçe “Gelenek” kliği ile örgütsel konuların ötesinde ideolojik ve politik farklılıklar da şekillenmeye başladı. Şimdi, 2016 yılının Aralık ayında, kendini “KP” olarak adlandıran devlet güdümlü nifak çetesinin görevli idarecileri “TKP” ismini gerçek sahiplerinden, işçi sınıfından, komünistlerden kaçırmak için türlü ayak oyunlarına başvuruyorlar. Nisan 2016’da başlattıkları bu süreci değişik adımlar ile sürdürerek sonuçlandırmak ve “TKP” adının devletin kontrolünden çıkmasını engellemek için çaba sarfediyorlar. TC Devleti işçi sınıfının politik öncü örgütü TKP’ye karşı yok etme amacından vaz geçmiyor.

Bu operasyonu devlet yönlendiriyor. Devlet işçi sınıfının temsilcisi olduklarını ilan eden küçük-burjuva hainlere her tür olanağı sağlayacak ve hukuki olarak işlerini kolaylaştıracaktır. Ancak böyle bir hukuksuzluğun sınıf nezdinde, komünistler nezdinde meşruiyeti olmayacaktır. Partimiz açıkladı: Türkiye Komünist Partisi adının yasal zeminde ne zaman ve nasıl kullanılacağına devlet ve onun hainleri değil, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi karar verir. Bu mücadelede canlarını verenler, kanları dökülenler, zindanlarda yatanlar, işkence tezgahlarından geçenler, sürgünlere zorlananlar, kısacası bugüne kadar bedel ödeyenler ve bundan sonra da bedel ödemeye hazır olanlar karar verir. Sınıfa karşı ihanetin cezası ağırdır. Sınıf affetmez. Türkiye Komünist Partisi, yıllarını illegal mücadele içinde geçirmiş kadrolar ile, TKP’nin Türkiye’nin kurtuluşu için olmazsa olmaz özne olduğunu savunan genç kadroların oluşturacakları ortak irade sayesinde, legal ve illegal, koşullar neyi gerektiriyorsa sınıf savaşımındaki onurlu yerini ve öncülük rolünü yerine getirmeye devam etmek için örgütün sürekliliğini sağlayacaktır ve hainlerden hesap soracaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.